Çok ilginç şeyler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çok ilginç şeyler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ekim 2013 Pazartesi

Grip aşısı sizi hatta ailenizdeki diğer insanları hasta edebilir mi?



                       


4 gün önce Esin kızım ateşlendi. Çok yükselmedi ateşi ama 5 hafta önce Sevinç'te havale olayı yaşadığımız için biraz telaş yaptık. Neyse ki fazla yükselmedi ateşi. Boğaz kültürü de temiz çıktı. Dün Sevinç birden ateşlendi ve ateşi 39,3lere çıktı. Daha önce havale geçirdiği için doktorumuzun da tavsiyesiyle 37.9dan itibaren hemen ateş düşürücü verdim ve ılık kompres/duş yaptırdım. Yine de dün gece boyunca 3 kere 39,3 gördüm ve tabii ki havale endişesi yaşadım. Zor bir geceydi. beraber yattık hayatında ilk defa ve gece boyunca ılık kompres yaptım ona. Ateş düşüyordu ama 1 saat içinde yükselmeye başlıyordu. Neyse ki birşey olmadı ve geceyi atlattık. 8:40ta ateş düşünce uyudum ben. 11'de eşim aldı nöbeti ben biraz daha uyudum.
Gün içinde çıktı indi ateşi. 4 saatte bir ilacını verdim ve soğuk kompres yaptım. Neyse ki gece 21:45te kapımız çalındı ve yardım meleğimiz geldi. Komşumdan Sevinç'in hasta olduğunu duyan Dr. Maria uğramak istemiş. Kendisi bizim sokakta oturuyor. İşte bir melek doktorla komşu olmak gibi bir şansı var çocuklarımın. Sağlık ocağımızın dünya iyisi doktoru Maria yine imdadımıza yetişti ve gece bize uğrayıp 3 kuzumu muayene etti. Bir insan ancak bu kadar iyi niyetli olur. Alper doğumgununde karnına iki kere hızlı top gelip bayıldığında da hemen koşup gelmişti. Böyle iyi doktorları Allah başımızdan eksik etmesin. Gereksiz ilaç ve antibiyotik vermeyen doktorlardandır. 38,5tan once ilaç vermeyin der. Tabii havale hikayesi varsa 38'den itibaren veriliyor. İyileşiyor dedi boğazı da temizmiş çok şükür.
 
Çok da ilginç bir şey söyledi size aktarmak istedim. Bir hafta önce ben ve Alper grip aşısı olduk. Doktorumuz Esin ve Sevinç'teki ateşin de bundan kaynaklanmış olduğunu düşünüyor. Sonuçta az da olsa bir virüs veriliyor grip aşısı ile. Bizden de Esin'e ve Sevinç'e geçmiş olabilirmiş. Yine de faydalıymış ve tavsiye ediliyor grip aşısı ama bazen de böyle hasta edebiliyor. Bilginiz olsun istedim. Biz ilk defa grip aşısı olduk. Kızlara da yaptırsam mı diyordum gerek kalmadı olmuş kadar oldular.






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler



1 Ekim 2013 Salı

Hidrobiyolog Levent Artüz denizlerimizdeki kirliliği ve Marmara Denizinde yüzmenin ve midye yemenin zararlarını anlatıyor!

Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi’nin (MAREM) Başkanı Hidrobiyolog Levent Artüz, "Denizde arıtma diye kabul edilebilecek hiçbir unsur yok. Tamamen bir göz boyama. Türkiye’de hiçbir denizde arıtma yok" dedi. Denizlerdeki kirliliğin çift kabuklular üzerindeki olumsuz etkisine de değinen Artüz:
“Kum midyesi, istiridye, kara midye gibi çift kabukluların 90’lı yılların ortasından beri Marmara Denizi’nden çıkarılması yasak. Nedeni ise kirlenme yüzünden çift kabuklularda oluşan toksin organizmalar. Bunların ihracatta muazzam bir potansiyeli var ama insan sağlığına zararlı olduğu için değerlendiremiyorsunuz. Çünkü o kadar zararlılar ki midye yemek yerine pil emin daha az zarar görürsünüz" dedi.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik nedeniyle balık türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 1954’den bu yana faaliyette olan Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi’nin (MAREM) Başkanı Hidrobiyolog Levent Artüz Marmara Denizi’nin son halini ve mevcut durumununu Taraf gazetesinden Billur Özgül'e anlattı. 17 üniversitenin birlikte yürüttüğü projede Marmara Denizi’nin jeolojisi, oşinografisi (okyanus bilimi), biyolojisi, mikrobiyolojisi her bakımdan araştırılıyor.

Son yıllarda kirliliğin üst seviyeye çıkması nedeniyle denizlerde oksijen miktarının azaldığına dikkati çeken Hidrobiyolog Artüz, kirlenme sürecinin deniz canlıları, insanlar ve çevre üzendeki etkisini şöyle anlattı: “Elimizde Marmara Denizi’yle ilgili 1954’ten beri tutulmuş raporlar mevcut. Çok uzun yazılara konu olabilecek bir değişim söz konusu. Bu değişim 1980’lere dayanıyor. İlk olarak Atom Damalı ve Bedrettin Dalan zamanında İstanbul kanalizasyon projesi master planının revize edilmesi sonucu arıtmaların yapılması yerine atıkların Boğaz’daki alt akıntının taşıyıcı bant olarak kullanılması sonucunda Marmara Denizi kirlenmiştir. O gün bilim insanları buna çok karşı çıktı, bugünkü tabloyu çizdiler. Ama onlara inanılmadı ve proje uygulandı. Yabancı uzmanların o zamanki projeyi değerlendirme raporlarında, ‘Siz bu projeyi uygularsanız Marmara Denizi balıkçılığına noktayı koyarsınız’ yazıyor.”
ÇED raporuna rağmen tüp geçit yapılyor

Marmara Denizi’nde yapılan tüp geçidin etkilerini anlatan Artüz şunları söyledi; “Marmara Denizi’nde ilk tüp geçit Sezai Türkeş ve Fevzi Akaya zamanında gündeme geldiğinde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarında atıkların arıtmadan alt akıntıya verilmesi devam ederken, tüp geçit de yapılırsa vahim sonuçlar elde edileceği raporlanmıştı. Bunların hepsi hasıraltı edildi ve bugünkü duruma gelindi. Hiçbir ölçüme gerek kalmadan beş duyumuzla algılayabileceğimiz düzeyde denizin pis olduğu belli.”

Oğlum denizden mikrop kaptı

Marmara Denizi’nin insan sağlığına yönelik olumsuz etkilerini başından geçen bir olayla anlatan Artüz, “Mesela bu sene Marmara Denizi’nde sörf yarışı yapıldı. Benim oğlum da yarıştı. Ama mikroptan orta kulak iltihabı, ciltte lezyonlar oluştu. Örneğin Florya Menekşe Plajı’na gidin denizde açığa doğru bakın. Kıyıdan 300 ila 500 yar ilerde üç tane şamandıra göreceksiniz. O şamandıralardan İstanbul’un kanalizasyon akıntıları dökülüyo ve siz insanlara ‘Menekşe Plajı’nda denize gir’ diyorsunuz. Bu kabul edilebilir bir şey değil” şeklinde konuştu.
Sağlık Bakanlığı engel oldu 

Sevinç-Erdal İnönü Vakfı bünyesinde yürütülen proje kapsamında Marmara Denizi’ndeki ağır metallerinin insan sağlığına etkilerini araştırdıklarını ifade eden Artüz çalışmaları sırasında yaşadıkları engelleri şöyle anlattı: “Marmara deniz suyunda bulunan ağır metallerin insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda yaptığımız araştırma, etik kurul iznimiz olmasına rağmen Sağlık Bakanlığı tarafından engellendi. Sebebini bilmiyorum ama çıkacak sonuçlardan korkuluyor galiba. Çünkü biz Marmara Denizi’nin göreceli olarak en kirli ve en temiz yerinde çalışmalarımızı yapacaktık. En kirli yerinde araştırmamızı yaptık, en temiz yeri olan Tekirdağ Hoşköy’de yapacağımız çalışma engellendi. Araştırma için 350 denekten saç ve kan örnekleri alacaktık.”

Boğaz'da fenerbalığı, kılıçbalığı artık yok

Yeni kuşağın 20 yıl önce bulunan birçok balık türünü yiyemediğini söyleyen Artüz sözlerine şöyle devam etti: “Balık türleri çok ciddi bir şekilde yok oldu. İlk önce ekonomik getirisi yüksek türler ortadan kalktı. Onları ekonomik getirisi olmayan türler kapattığı için eksikliği fark edilemedi. Lüfer, palamut azaldı ama av baskısı istavritin, sardalyanın üzerinde olduğu için toplam tonajlarda çok büyük değişim olmadı. Toplam tonajların içindeki tür sayısı azaldı, kirliliğe en dayanıklı türler paltama yaptı. Çok ciddi bir tür erozyonu oldu. 124 tane ekonomik öneme sahip türden 1,5 balık türüne indik. Boğaz’da eskiden olan dülger, fenerbalığı, kılıçbalığını yememiş, kömürcüm karası, çakal eriği gibi Boğaz’da çıkan balık türlerini de duymamışsınızdır bile.”

Atıkları denizin dipine itiyorlar

Haliç’in artık sadece temiz göründüğünü işin aslının öyle olmadığını anlatan Artüz şunları söyledi: “Çünkü tüm kirletici unsurlar kuşaklama kolektörü ile toplanıp Ahırkapı’nın önünden 65 metre derinliğe, denizin dibine hiçbir arıtma yapılmaksın basılıyor. Onun için bunca senedir atıkları toplayan kolektörler, denizin dibine atık basan pompalama istasyonları arıtma cihazı olarak gösterildi. Ama denizde arıtma diye kabul edilebilecek hiçbir unsur yok. Tamamen bir gözboyama. Türkiye’de hiçbir denizde arıtma yok.”

Dünya bize gülüyor

Günümüzde teknoloji geliştiği için mutfakta bulaşık makinesi deterjanı, parlatıcı, lavabo aç gibi kimyasallar kullanarak artık evsel atık değil sanayi atığı seviyesinde kimyasal atık ürettiğimizi söyleyen Levent Artüz şunları aktardı: “Hâlâ biyolojik atıkların arıtılması için çok büyük yatırımlar yapıldığı söyleniyor. Bizim biyolojik arıtmayı 1980’lerde yapmamız gerekiyordu. Bu yüzden ‘Biyolojik arıtma tesisleri için büyük yatırımlar yapıyoruz’ deyince bize gülüyorlar. Bizim artık direkt kimyasal arıtma tesisleri kurmamız gerekiyor. Marmara Denizi’ne elimizden gelen her türlü kötülüğü yapıyoruz. Marmara çok önemli bir koridor olduğu için kirlilikle canlı yaşamını bitirirseniz ne Akdeniz ne Karadeniz sağlam kalır.”

Doğum kontrol hapları balıkları kısırlaştırıyor

Artüz, insanların kullandıkları kimyasal ilaçların kanalizasyon vasıtasıyla denize karıştığını ve balıkları da etkilediğine dikkati çekti: “Doğum kontrol hapları gibi cinsel içerikli haplar kullandığınız zaman idrarınızla dışarı atsanız bile işlevini kaybetmiyor. Bu kanalizasyon ile denize atıldığında aynı işlevi balıklar üzerinde de sürdürüyor. Bu da balıkların üremesinde olumsuz etkiler yaratıyor. Birçok ilaçta da aynı durum söz konusu.”

Sanayiler kâr amaçlı özdenetim yapıyorlar

Sanayiinin de denizleri kirlettiğini ama kâr amaçlı bir şekilde yeterli olmasa da arıtma faaliyetini yürüttüğünü belirten Artüz, “Çünkü sanayii de kirletmek demek kârdan zarar etmektir. Bu yüzden özdenetim yapmak zorundalar. Örneğin klor üretiyorsanız ve atığınızda klor varsa zarar etmiş oluyorsunuz. Onun için mümkün olduğu kadar az kaçak yapmaya çalışıyorlar. Bizim Marmara Denizi’nde en büyük problemimiz evsel atıklar” dedi.


kaynak: http://t24.com.tr/haber/levent-artuz-midye-yerine-pil-emin-daha-iyi/240862





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün

30 Eylül 2013 Pazartesi

Çocuklarınızın içtiği boyalı içeçeceklerin içinde neler var ki 3 ay saçtan çıkmıyor?

Hassas Annemiz Başak uyarıyor:

İyi akşamlar Ece hanım, sizi takip edebileceğim her yerden ilgiyle takip ediyorum. İlk keşfettiğimde benim gibi insanlar da varmış demek ki demiştim, sizin gibi her şeyimi evde yapan 1,5 yaşında oğlu olan ve çalışan bir anneyim. Bazen çok yoruluyorum gerçekten ama emek vermeden olmuyor, amacım İnşallah oğlumun mümkün olduğunca geç yapay gıdalarla karşılaşması. Geçenlerde iş yerimde bir stajer başladı saçlarının uçlarındaki kızıllık dikkatimi çekmişti sordum ben de " na.. ile boyadım" dedi. Nasıl yani dedim içecek değil mi o? Evet dedi ama saçını içinde 15 dakika bekletmiş ve 3 aydır çıkmıyormuş. Şok oldum nasıl bir içecek saçtan çıkmaz sonra araştırdım ve evet gerçekten böyle birşey varmış. Düşünebiliyor musunuz bunları çocuklar içiyor. İçinde nasıl bir kimyasal varsa saç boyasından bile güçlü hiç akmamış...





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler



3 Eylül 2013 Salı

Kız çocuklarda vajinal yapışıklık (labial sineşi) sorunu

Bugün bana arada sırada sorulan ama bence önemli bir sorundan bahsedeceğim. Vajinal yapışıklık (labial sineşi) kız çocuklarda bazen görülebilen ve zor farkedilen bir sorun. Vajinadaki iç dudakların östrojen azlığı nedeniyle birbirine yapışması demek. Görüntü olarak da sanki vajina dikilmiş ve kapatılmış gibi görünüyor. Çok önemli bir sorun olmasa da idrar yolları enfeksiyonuna yol açabilir ve zamanında açılmazsa küçük bir operasyonla cerrahi olarak açılması gerekebilirmiş.

Benim de 12 yıllık doktorum olan jinekolog ve kadın doğum uzmanı Dr. Herman İşçi bu sorunu şöyle anlattı: 


Kız çocuklarında ergenlikten önce henüz kadınlık (östrojen) hormonu yeterli düzeyde olmadığı için vajina epitelini kalınlaştıramaz. Basit enfeksiyonlar dudakların birbirine yapışmasına sebep olabilir. Geçici olarak östrojen kremleri kullanmak yapışıklığı çoğu zaman açar. Kapanmaması için haftada bir kere ılık suyla ıslatılmış bir pamukla genital bölgenin silinip sonra kurulanması yeterlidir. Östrojen kremiyle açılmayan yapışıklıklarda yüzeysel bir anesteziyle yanlara doğru çekerek açma ya da koterle kesip açma yöntemleri uygulanabilir. Böylece çocukta fiziksel ya da ruhsal kötü hatıra kalmaması sağlanır.

Hassas Anneler lütfen zaman zaman kız çocuklarınızda bu sorunun olup olmadığını kontrol ediniz. Bunu onlara belli etmeden yapın ve elleriniz mutlaka çok iyi yıkanmış olsun. Bezi bırakmış çocuklarda bu kontrol biraz daha zor olabiliyor. Temizleyeceğim diyerek yatağına yatırıp biraz pamukla silebilirsiniz bu arada da yapışıklık olup olmadığını kontrol etmiş olursunuz.  Eğer yapışıklık varsa bunu doktorunuza bildirin ve onun tavsiyelerini dinleyin. Genelliikle bir östrojen kremi sürmenizi isterler ve zamanla azıcık çekmeyle açılır. İnatçı yapışıklıklarda bu işlemi doktorunuzun yapması gerekebilir. 






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

28 Temmuz 2013 Pazar

500 yıl önce İnkalılar tarafından dağın tepesinde ölüme terkedilerek tanrılara kurban edilmiş 15 yaşındaki kız 1999 yılında donmuş olarak bulunmuş




Bu 15 yaşındaki kız çocuğu 500 yıl önce İnkalılar tarafından tanrılara kurban edilmiş ve Llullaillaco dağının tepesinde 6739 metre yükseklikte ölüme terk edilmiş. Yanında da 6 ve 7 yaşında iki çocuk daha varmış.

Bilim adamları 1999 yılında bu donmuş mumyayı bulduklarında inanılmaz bir şekilde korunduğunu görmüşler. Hiçbir mumyalama işlemi yapılmamış ama soğuk ve kuru havada donduğu için iç organlar ve beden sanki yeni ölmüş gibiymiş. Hatta kalbinin içinde hala kan varmış. Bulanlar adını "Bakire" koymuşlar. Yapılan araştırmalara göre ölüme terkedilmeden önce onu bir süre protein ve yağla besleyip şişmanlatmışlar ve ilaç vermişler. Önemli olaylardan sonra İnkalar böyle çocukları tanrılara kurban ederlermiş ve buna capacocha denilirmiş. Çocukları süsler ve dağın tepesine götürüp ölmeleri için bırakırlarmış. 





                      


Bu kızcağız hala donmuş olarak muhafaza edilmektedir. Alttaki linke basarak daha fazla ve ayrıntılı resimler bulabilirsiniz. 
                                        
Ne kadar acı bir dram değil mi?

Bu çocukların da anneleri vardı ve çocukları ellerinden alındığında neler hissettiklerini düşünemiyorum!
kaynak: http://differentphotos4you.blogspot.ca/2013/07/incan-girl-who-had-been-frozen-for-500.html





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler