Hamileyim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hamileyim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Eylül 2013 Perşembe

Doğum Hikayeleri: Canım arkadaşım Hassas Annemiz Yeliz büyük doğan iki bebeğinin normal doğumlarını anlatıyor

Normal doğum düşünenlere destek olmak istedim.

Ben Yeliz. Hassas Anne Ece'nin arkadaşıyım. 37 yaşındayım. İlk çocuğumu 33 yaşımda, ikincisini 37 yaşıma 2 hafta kala doğurdum.

İki doğumum da normal doğumdu. Birincisi epidurallı, İkincisi epiduralsızdı.

Bence asıl önemli olan; Annenin normal doğum istemesi ve doktorun da normal doğum taraftarı olması. Tabii ki şartlar elverdiği sürece. Ben bu konuda şanslıydım. Herman İşçi gibi iyi bir doktorla tanıştırmıştı Ece beni. İki hamileliğimde de sezaryen lafı bile geçmedi hiç bir kontrolümde.

Birinci hamileliğimde herşey yolunda gitmedi. İkili tarama testi sonuçları normal çıkmıştı fakat üçlü tarama testinde down sendromu riski 1/30'du. Yani oldukça yüksekti. Herman Bey "başka bir doktorun da görmesinde fayda var" dedi. Gerekirse amniyosentez yapılacaktı. Herhangi birşey çıkmasa da Herman Bey ikinci bir doktora yönlendiriyor 18. haftada. Gözden kaçan birşey olmasın diye. 


Kılıç Bey'e gittik 18. haftada. Kılıç Bey "amniyosenteze gerek yok" dedi ama ben yapılmasını istedim. Kılıç Bey "bu gece bir düşün eğer gerçekten istiyorsan yarın gel amniyosentez yapalım" dedi. Neyse biz eve gittik ama ben kararlıydım yaptırmaya. Down sendromu olsun olmasın doğuracaktım ama insanın kendini hazırlaması açısından daha iyi olur diye düşünmüştüm.(Bilmiyorum insan kendini nasıl ve ne kadar hazırlar?). Ertesi gün tekrar gittim, amniyo sıvısından alındı. Bir laboratuvara gotürdüm. Sonucun 3 hafta sonra çıkacağını ama boyama yöntemi ile daha erken sonuç alındığını söylediler. Ön teşhis gibi bir şeydi. 2 veya 3 gün sonra aradılar. Sonuç %97 negatifmiş. Tabii o 2-3 gün geçmek bilmedi. Ama sonucu alınca içimiz rahatlamıştı. Üç hafta sonra kesin sonuç da çıktı. Herhangi birşey yoktu. Bunu böyle atlatmıştık. Daha sonra uzun şeker yüklemesinde gebelik şekeri çıktı. Çok yüksek değildi, diyet listesi verilmedi ama dikkat etmem gerekiyordu. Hamileliğimin sonları yaz başına denk geldiği icin karpuz çok yeme demişti doktorum. Bunlara rağmen sonuç güzeldi. Ağrı eşiğim yüksek olduğu icin sancıların başladığını bile anlamamiştım. En korktuğum şey de sancıları hissetmeyip epidural zamanını kaçırmaktı. 40 haftadan sonra her gün gittik kontrole. Öyle hemen doğmuyormuş zaten. Biraz sancı ve epidural sonrası 40+4 haftada kızım dünyaya geldi. Doğum epidurali de aldıktan sonra çok rahattı. Elini karnına koyuyorsun karnın sertleştiğinde ıkınıyorsun. Doğumhaneye girdikten 25 dakika sonra doğdu kızım. 4 kilo 250gr.dı. Hoş şimdi görseniz çitlembiğin teki. Toplamda hastaneye gidiş ve doğum 7.5 saat sürdü. Herşey normal seyrinde olunca hastanede 1 gece kalmamız yeterli olmuştu. Normal doğumun güzelliklerinden biri bu. 


                                          Kızım Gökçe 4 yaşında

İkinci hamileliğimde ise daha rahattım ilkine nazaran. İnsan bazen birincinin peşinde koştururken hamile olduğunu bile unutuyor.

Kızım 3,5 yaşındayken oğlum dünyaya geldi. Oğlumun hamileliğinde herşey normaldi Allah'a şükür. Fakat 7. ayda ben bir virüs kapmışım. 6. hastalıktı sanırım. Sadece çocuklarda olur sanıyordum fakat hamilelerde de olabiliyormuş. Bacaklarım isilik gibi olmuştu, kaşınıyordu. Ben sıkıntıdan zannetmiştim onları. Herman Bey kontrole gittiğimde farketti. Ultrasonla bakarken asit gördüğünü söyledi, iki farklı tahlil istedi. Birini hatırlamıyorum, birisi parvovirüstü (bu unutkanlığın sonu nereye varacak?). Parvovirüs tahlilini her yerde yapmıyorlar. Sarıyer'de bir tıp merkezinde yaptırdım. Sonuçlarda virüsü aldığım ama bebeğe geçmediği çıktı. Sonuçların iyi olduğunu görünce aslında virüsün ne kadar tehlikeli olduğunu söylemişti. Öldürücü olabiliyormuş(en kötü sonuç). Onu da bebeğe zarar gelmeden atlattık Allahtan. Yine kontrollerde bebekte hidrosel(testislerinde sıvı) olduğu gorüldü. Doğduktan sonra yavaş yavaş iner dedi doktorumuz. Gerekirse ameliyat da yapılabilirmiş. Onun dışında herhangi bir sorunla karşılaşmadık. Hamileliğimin son zamanlarında kızım sürekli "Ne zaman doğacak?" diye soruyordu (iyi ki geç söylemişiz kardeşi olacağını yoksa 9 ay çekilmezdi!). Teyzesi de kar yağınca olacak kardeşin demiş bizimkine. İlk kar yağdı bizimki "Kardeşim neden daha doğmadı?" diye soruyor. Ama ikinci karla birlikte geldi oğlumuz. Doğumdan bir gece önce isim konusunu netleştirmeye çalışmıştık eşimle. Seçenekleri dörde indirmiştik. Sonra karar veririz demiştik. 

Bize göre daha neredeyse 2 hafta vardı doğuma. O gün annem geldi Bursa'dan. Hatta babam erken gidiyorsun demis. Ben annemi görünce rahatlıyorum sanırımm hemen doğuruyorum. Kızımda da öyle olmuştu. Kızımda annemi aldık otobüsten, eve gidemeden hastaneye gitmiştik (eşyalar son 15 gün arabanın arkasında gezdi bizimle). Ertesi sabah saat 6 gibi sancılarım karla birlikte başladı. Kar hafif hafif artıyor, benim sancılar da sıklaşıyordu. Eşimi de uyandırıp birşey söylemiyorum yalancı sancıysa diye. Baktım artık 5 dakikada bire indi haber verdim, tabii o panik. Oturduğumuz lojmanın sağlık merkezinin ambulansını çağırdık. Ben eşyaları topladım, yola çıktık. Ambulans en yakın sağlık merkezine bırakabiliyormuş. Ben o arada Herman Bey'i aradım. Acıbadem'e gittiğimizi söyledim. "Eğer açılma 4 santimi geçmişse hiç yola çıkma orada doğur" dedi. Acıbadem'deki kontrolde 3 santimdi açılma, orada kalmak istemedim. İnsan kendi doktorunu istiyor yine de. 

Biz bu sefer oradan Metropolitan Hastanesine gittik. Kar da iyice bastırmış bu arada. Gittiğimizde Herman Bey ile çalışan Gökçe Doktor oradaydı. Hemen odaya aldılar. Ben epidural yapacaklar diye bekliyorum, Gökce Hanım "unut epidurali" dedi, çünkü arada açılma 4 santimi geçmiş. Ben ki ilk doğumda eşime ikinciyi doğurursam kesin sezaryen olur diyordum sancıların etkisiyle. Ama büyük lokma ye büyük konuşma. O an düşündüm nasıl olacak diye.


Ben şimdi gerçekten epiduralsiz normal doğum mu yapacaktım? 

Çünkü kendimi hiç hazırlamamıştım. Hemşire geldi serum taktı, ilaç veriyor sancılar için dedi. Ben de iyi ne güzel diyorum. Hemşire yüzüme tuhaf tuhaf bakınca anladım ki sancıları arttırmak içinmiş (suni sancı bu olsa gerek). Yapacak bir şey yoktu, kendi kendime eninde sonunda olacak bu doğum dedim. Sancılar da zaten ilk doğumda epidurale kadar olan sancılar gibiydi ya da ben doğum sırası hatırlamıyorum. Hastaneye vardıktan 1,5 saat sonra oğlum doğdu. Herman Bey'in dediğine göre 5 avazda doğurmuşum. Oğlum 4 kilo 600 gr. doğdu. Zaten o an gögsünüze koyduklarında hiçbirşey kalmıyor az once yaşadıklarınızdan. 


Epiduralli doğumdan daha iyi geldi açıkçası bu doğum. Çünkü epiduralden sonra birşey yiyememiş, yürüyememiştim bile. Normal doğumda ise doğum yapan ben değilmişim gibiydi. Doğumdan sonra arayıp herkese ben haber verdim. Hatta Ece'yi aradığımda, Ece bana "sakın bu havada doğurayım deme" demişti. Yine herşey yolunda gidince 1 gece kalıp çıktık hastaneden. Şu an neredeyse 8 aylık oldu bile oğlum. Hidroseli de günden güne iniyor.

 
                                        Oğlum Melih 8 aylık oldu

Bilmiyorum normal doğum düşünen anne adaylarına ne kadar faydası olur ama benim hikayelerim de böyle...

Yazıyı tekrar okurken ben mi yazdım bu kadar şeyi diye kendine şaşırdım.
Yeliz




Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün 

13 Ağustos 2013 Salı

Hassas Annelerimizden: Hamile, lohusa, bebek ve batıl İnançlar- Hassas Annemiz Merve Çelik yazdı

Bu yazıdaki amaç, anne ve bebeğin sağlığını ve psikolojik gelişimini boş takıntılarla riske atmamaktır. Yıllar içinde duyduğum batıl inançları ve bilgileri bir sağlıkçı olarak size aktarmaya çalışacağım.

Bebek ve Batıl İnançlar

En tehlikelileri:

-Bebek doğduktan sonra üç ezan okununcaya kadar emzirilmez. Bunun yenidoğan üzerinde etkisi çok büyük. Anneyi en kısa sürede emmediği
takdirde hem bilüribini yükselecek hem kan şekeri düşecek ve emzirmek isteseniz bile bebeğiniz halsiz olduğu için ememeyecektir.

-Bebeğin ilk banyosu tuzlama şeklinde olmazsa bebek hep kokar. Daha yeni doğmuş elinize almaya kıyamadığınız bebeğiniz tuzlanarak acı çekmeyi haketmiyor ki bu yöntem deri yanığına sebep verebilir. Tabii bebeğiniz balık değilse.

-Yenidoğana altın takılırsa ya da sarı örtü örtülürse sarılık olmaz. Yine çok anlamsız bir düşünce,hassas annelerinde bildiği gibi sarılık bebeğinizin yeterli beslenemediği için kanında bilüribin denilen maddenin yükselmesiyle derisinin sararmasıdır. Sarı örtü de bu işe girince bebeğin sarardığı anlaşılamıyabilir ve bebek yetmezliğe sürüklenir. Kötü sonuçlanabilir.-Hamileyken portakala dokunulursa bebeğin yüzü portakal gibi olur.

-İlk süt bebeğe verilmez, kirli olduğuna inanılır. Oysa ki ilk damlalar (kolostrum) dünyanın en değerli sütüdür, bebeğinizin ilk aşıdır ve en önemli aşısıdır.

-Bebeğe nazar değmesin diye nazar boncuğu takılır. İslamda nazar diye birşey var ancak korunmak için boncuk takmak diye bir şey yok ki bu boncuklar mısırlılara dayanıyor.Bu takılan boncukları bir şekilde ağzına atıp boğulan, sakat kalan hatta ölen bebekler var.
-Yenidoğanın kafası sıkılır, bağlanır; bıngıldağı kapansın diye. Bu durum zaten normal ve bıngıldağı sıkıldığında bebeğin beynine zarar verme ihtimali var. bıngıldağın olma amacı bir çarpma anında beynin zarar görmesini engellemek ve büyüyen beyine uygun ortamı sağlamaktır.

-Bebek sıkı sıkı kundaklanır. Kalça çıkığı olmasın, vücudunu dik tutabilsin diye. Bu durumda bebeğin kemik gelişimini engelleyebilir, kalça çıkığı olan bebeklerde de kalıcı kalça çıkığını oluşturabilir. Doğru yapışan kundaklama bebeğe zarar vermez hatta iyi bile gelebilir ama fazla sıkı yapılan kundak bebeğe zarar verebilir.

Bunlara da inanılıyor:

-7 aylık doğan bebek yaşar, 8 aylık doğan bebek yaşamaz. Eşim 8 aylık doğmuş ve yaşıyor. (Hassas Anne not: benim kızlar da 8 aylık)

-Bebeğin göbek bağı hangi mesleğe mensup olması isteniyorsa onunla ilgili mekana bırakılır. Örneğin öğretmen; okul bahçesine bırakılır. 
Benim göbek bağım cami bahçesine gömülmüş ben bir sağlıkçıyım.

-Bebeğin yattığı odada insan dışkısı olursa, başucuna çörek otu koyulursa bebek üç harflilerden korunur.

-Bebeğin beşiği altına türbeden gelen toprak koyulursa bebeği cadı boğmaz.


-Bebeğin kırkı çıkmadan tırnakları kesilirse, arsız ya da hırsız olur.

-Yenidoğan bayram günü dişi eşeğe ters bindirilip gezdirilirse ömrü mutlu geçer.


-Yenidoğanın yanında el işi yapılırsa göbeği düşmez. Düşmeyen göbek yoktur.

-Bebeğin ayakları cuma günü cami kapısına bağlanıp, cuma namazından sonra çözülürse hasta olmaz. Tüm bebekler hasta olur ve bu normaldir.

-Erkek bebek sünnet olurken anne oklava çevirirse ağrısız sünnet olur.

-Ayakları altından öpülen bebek talihsiz olur. Bebeğinin ayaklarını öpmeyen anne var mı?

-Sünnetsiz ölen bebeğin parmağı kırılmalıymış.


-Boyu ölçülen bebeğin ömrü kısa olur.

-Bebeğin yüzünde çıkan sivilcelere denizden çıkan biri eliyle sıvazlama yapsa sivilceler geçer. Bu sivilcelerin olması gayet normal ter ve yağ bezleri tıkanabilir ve bir ay içinde kendiliğinden geçer.


-Önceki çocukları kız olan aileler bebeklerinin isimlerini Songül, Sonnur, Yeter, Döne gibi adlar koyarlar ki artık kız olmayacağına inanırlar. Yeniden kız olduğunda ise bu isim Kısmet olur. Çocuğu yaşamayanlar ise Dursun koyarlar ki bu da çocuklarının yaşayacağına inandıklarından.

Hamile ve Batıl İnançlar

-Doğum sırasında bebeği ters gelen anne baş aşağı sallanır bebeğin döneceğine inanılır. Anne ve bebek için çok tehlikeli hareketlerdir.

-Hamile tilkiye bakarsa bebeği sinsi olur.

-Hamilede genellikle son aylarda görülen mide yanmalarının sebebi bebeğin saçlı olacağına işarettir. Mide yanması ve bebeğin saçlanmasının hiç
alakası yoktur. Bebek büyüdükçe mide sıkışır bu da beslenme sonrası midede yanma oluşmasına sebep olur. Ayrıca bebek midede değil rahimdedir.

-Hamile kadın hangi hayvanlara bakarsa bebeği ona benzer. Benim de iki tavşanım vardı herkes başımın etini yedi ver şunları bebeğin tavşan dudak
olacak dediler. Minik oğlum maşallah çok sağlıklı.


-Hamile kadın çalarak aldığı bir şeyi elleyip elini vücuduna sürerse bu yediği şeyin bebeğin vücudunda bir iz olmasına sebep olur.
-Hamile kadın saç kestirmez. Bu ölüm demektir. Benim saçlarım yandı bize ne olacak acaba...

-Gebeliğin erken döneminde bulantı-kusması olan kadın kız bebek doğurur. Bu durum genellikle böyle bunun sebebi de salgılanan hormonlardır.
-Gebe bebeği ilk kıpırdadığında kime bakarsa bebeği ona benzer. Baskın gen çekinik gen dizilimine göre bebeğin bazı bölgeleri anne bazı bölgeleri babaya benzer. Hatta atalarına bile benzeyebilir.

-Hamile kimi daha çok severse bebek sevdiği kişiye benzer.

-Kadın kocasını çok seviyorsa bebek erkek olur. Bebeğin cinsiyetini babadan gelen kromozomlar belirler.

-Hamile kadının karnı sivri olursa bebeğin erkek, yuvarlak olursa kız olduğuna inanılır.

Lohusa ve Batıl İnançlar

-Lohusanın mezarı kırk gün açık kalır. Bunu söylemelerinin nedeni eskiden sağlıksız şartlarda annenin doğum yapmasıyla alakalı. Bahsedilen konu da 
lohusa humması. Günümüzde şartlar iyileştirildi ancak yine tıbben bu kırk gün önem arz etmekte.

-Lohusa yatağına makas koyulursa, lohusa kırmızı taç takarsa, al basmasından korunur. Yine bahsedilen konu lohusa hummasıdır. Taçla alakası yoktur.
-Lohusa ve bebek kırk gün yalnız bırakılmaz.Bebeğin görülmeyen varlıklar tarafından çalınacağına inanılır.

-Aynı gün doğum yapan kadınlar karşılaşırsa kırkları karışır.


-Anne eve gelen misafirine giderken güle güle derse sütü de onlarla gider.

-Doğumdan sonra kırkıncı günde kırk taş kırk çöp bebeğe ve kırk taş kırk çöp anneye toplanır. Bunlar duş alacakları suya atılır ve bu suyla yıkanırlar.


Görüldüğü üzere tüm bu hurafeler öğrenme psikolojisi üzerine oynanmış oyunlardır. Bu yazıyı okuduktan sonra tekrar düşünün. Bebeğinize ve kendinize ne amaçla ne yapıyorsunuz? Eğer yapmazsanız ne kaybedersiniz? 
Tabii ki hiçbir şey! 
Hatta tıbba da güvenmeyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken araştırmak. Birisi size bir şey dedi diye bunu ne kendi ne de bebeğiniz üzerinde yapılan bir deneye dönüştürmeyin.

Merve Çelik  (Pozitif Ol)






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

6 Ağustos 2013 Salı

Bu harika kitap çekilişle 3 Hassas Anneye hediye! Kitabın geliri de iyi bir amaç için kullanılacak. Bebekler hayata tutunsun ve anne sütünden mahrum kalmasın


SEN DE DESTEK OL!Her şey Elif Vera’ya hamileliğimin 34. Haftasında başladı. Hareketini hissetmediğim bir gün. Ardından 2. gün.

Ve

Doktoru arayışım.

Kontroller, koşturmalar,boş kuvöz de yok, ne yapacağız? diyen kapı arkası konuşmalara kulak misafiri olup, metanetli olmaya çalışmakla geçirilen 3 saat. Koskoca 180 dakika. Sanki 180 saat. Ya da bir asır...

Bebeğinizi kaybetmek/kaybetmemek arasında kalınan ‘o an’

Araf.

Zor... çok zor... 



hele hele de bu ‘can’ın bir alet eksikliği yüzünden yitip gitmesi.

Acı verici!

’Acı’ kelimesi bu duyguları tarif etmeye yeter mi?


Çok şükür her şey yolunda gitti. Saatler süren kontrollerden sonra çok zayıf da olsa bebeğin kalp sesini duymayı başardık. Elif anne karnındaki 34. haftasında doğurtulmak zorunda kalmadı!

Eğer doğurtulmak zorunda kalsaydı; Malatya Araştırma hastanesinde boş kuvöz yoktu. Başka bir şehre/hastaneye nakil için transport kuvöz de yoktu!

Neden: İmkansızlıklar

Bir canın bedeli kaç imkansızlıktan oluşur ki? Bir can zaten bir mucize demek değil mi?


O gün; hastane odasında toparlanırken, kalp sesini duydum çok şükür diye gözümden usul usul yaş süzülürken, yüreğime hançer battı.

Ya doğurtulmak zorunda kalsaydı?

Çok şükür bizim için her şey yolunda gitti. Ya diğer anneler? Bebek kokusu yerine toprak kokusu koklamak zorunda kalan anneler?

O an; karar verdim. Bir gün bu yaşadıklarımı yazacağım ve bu kitabın gelirini hastanelerin yeni doğan birimi eksiklikleri için kullanacağım!


2010 senesinde yazmak kısmet oldu. İstedim ki bu kitap bağış amaçlı olsunve herkesin tuzu bulunsun. Kitabın kapağını çizen Esra’m ile tanışmam da bu kitap sayesinde oldu. Bu kitabın hikayesini, beni ve Esra’yı aşağıdaki video linkinden izleyebilirsiniz.

https://www.facebook.com/photo.php?v=10150638870027572&set=vb.150684048321342&type=3&theater
T.C. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü istatistiklerine ve T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan "Türkiye'de Sağlığa Bakış 2007" raporuna göre, ülkemizde her yıl ortalama 1 milyon 100 bin çocuk doğuyor (2010 raporuna göre 1 milyon 360 bin). Yeni doğan her bin çocuktan 22'si, diğer bir deyişle günde 60'dan fazla bebek, yaşamının daha ilk yılında hayata veda ediyor. Bu, ülkemizde her gün yaklaşık bir uçak dolusu bebeğin ölmesi anlamına geliyor. Bebek ve çocuk ölüm oranları açısından gelişmiş ülkeler ile aramızda büyük farklılıklar olduğu ise göz ardı edilemeyecek bir diğer gerçek. Oysa "bebek ve çocuk ölüm hızları", bir toplumun kalkınma düzeyi ve sağlık koşullarının göstergesi olarak kabul ediliyor. Ülkemizde bir yaş altı bebek ölümlerinin azımsanmayacak bir bölümü, önlenebilir hastalıklardan gerçekleşiyor. Bebek ölümlerinin önemli nedenlerinden biri de, hastanelerde tıbbi müdahale konusundaki olanakların yetersizliği. 

Bebekler, erken doğum, doğuştan gelen fiziksel sorunlar ve mikrobik hastalıklar başta olmak üzere, pek çok nedenle hayati tehlikeye maruz kalıyorlar. Bu bebeklere, zamanında ve doğru yapılan tıbbi müdahale, hayati önem taşıyor. Bu da, hastanelerde yeterli cihaz donanımına sahip çocuk acil ve yoğun bakım servisleri bulunması gerekliliğini doğuruyor. Ne yazık ki, ülkemizdeki pek çok hastane bu alanda imkânsızlıklarla boğuşuyor. (kynk: www.cokyasabebek.com)

Ben Devrim Atılkan yazdığım Sihirli 40 Hafta adlı kitabın yazar geliri ve Esra İlter çizer geliri ile; Çanakkale 18 Mart Araştırma Hastanesi-Yeni Doğan Yoğun Bakım Biriminin ihtiyaçların karşılanmasında gönüllü olduk. Bu kitap aracılığı ile de gerekli paranın toplanması için vesile olmak istedik. Siz değerli ebeveynlerden de bizlere destek olmanızı bekliyoruz. Amacımız Lactina-Hastane tipi süt sağma makinesi almak. Çünkü doğumdan sonra bir şekilde annelerinden ayrılmak zorunda kalan bebekler için en değerli besin ‘ANNE SÜTÜ’ ve doğumdan sonra emme süreci başlatılmazsa anne sütü çok geç gelebiliyor. Hem annenin sütü biran önce gelsin diye, bu süreçte taze annelere destek olmak hem de dünyaya gelen bebeği paha biçilemeyecek anne sütüne ulaştırabilmek için süt sağma makinesi gerekli bir alet. Özellikle de yeni doğan birimi için.

Siz de bize destek olabilirsiniz. Nasıl mı?

https://www.facebook.com/sihirli40hafta sayfasını beğenip/paylaşabilirsiniz. Böylece diğer ebeveynlerin de haberi olur.

Aynı sayfadan mesaj göndererek kitap siparişi verebilirsiniz.

Aynı sayfanın duvarına yazarak görüş bildirebilirsiniz.
(alacağınız her kitabın tüm yazar -çizer geliri yani 5 TL'si bu süt sağma makinesinin alımında kullanılacaktır) 


Alacağınız bir kitap sadece bir anne ve bebeği değil, onların çevresindeki herkesi mutlu edecek. Var mısınız destek olmaya?

Devrim Şahin Atılkan





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

29 Haziran 2013 Cumartesi

Anne olmak için uzun yıllardır bekleyen Hassas Annemiz Arzu yaklaşan doğumuyla birlikte hissettiklerini anlatıyor


Özgür Barva'nın gelişi yaklaştıkça pek bir duygusal oldum. Geçen 267 günü düşündükçe gözyaşlarımı tutamıyorum. O kadar uzun zamandır beklemişim ki gelişini, 20 yıl desem yalan değil.

Henüz daha çocuk denecek yaştaydım "bir gün anne olmadan ölür müyüm" diyerek ağladığımda. Çevremdeki bütün bebeklerin gönüllü bakıcısı oldum. Anne olup olamayacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Sonra bütün bu süreci tamamlayabildimse ancak onun sayesinde diyebileceğim eşim, hayat arkadaşım, yoldaşım Özcanımla karşılaştım.

Bebek sahibi olmak için hiçbir engelimiz olmadığını öğrendik fakat buna rağmen aylar nedensiz ve sonuçsuz geçti. Yaşım itibariyle de (neredeyse 40 olacağım) tüp bebek denemeye karar verdik. İlk denememizde hiç beklemediğim halde olumlu sonuç aldık fakat arkasından hüsran yaşadık. İlk denemede başaracağımızı hiç beklememiştim ama başta olumlu sonuç almışken bozulması beni çok üzmüştü. Eşimin çocuğumuzun olmasının şart olmadığını, böyle üzüleceksem de denemekten vazgeçeceğini söylemesiyle üzülmeyi bıraktım. 


İlk denemeden artan 3 embriyo ile birlikte Özgür Barva'mız bizi 1 yıl boyunca hastanede -256 derecede bekledi. Bu yüzden babası ona hep süper fresh diye takılıyor, dondurucuda sakladık mikrodalgada çözdürdük diyor İkinci denememizde Özgür Barva ikiziyle birlikte çıkmıştı yola. Bu noktada tüp bebek doktorumuz Arzu Çağdaş'a bir kez daha teşekkürler. Arzu Hanımın başarısına da uğuruna da çok inandım. İkizi oğlumu yolun daha başlarında, belki de onun bu yolu sorunsuz ve risksiz tamamlaması için yalnız bıraktı. 

Bir doktordan çok çok öte ailemden biri olan Herman Işçi (Abim) beni o kadar rahatlattı ki bizi bırakan minik pıtcık için üzülemedim bile. Herman Abim insana sonsuz bir güven veren, samimi, içten, hiçbir şeyde önceliğinin maddiyat olmadığından emin olduğun, işinde mükemmel, her an ulaşabileceğinin rahatlığını hissettiren bir doktor. Benim için onu tanımak şanstı ve bu şansımı da tüm tanıdıklarımla paylaşıyorum.

Özcan'ım sonsuz sabrı, özverisi, şefkati, sevgisi ve yardımlarıyla hamileliğimi sorunsuz ve mutlulukla geçirmemi sağladı. Verdiği güveni ve huzuru tarif etmeme imkan yok. Son 8,5 aydır evde hiçbir işi bana yaptırmayan, köpeğimizin her türlü bakımını da tek başına üstlenen eşim, mutfaktaki hünerleriyle de hep sağlığımızı düşündü. Gece saat 1'de işten gelip sabah 5'e kadar evimizin perdelerini yıkayıp astı bile daha ne diyeyim! Her türlü rahatımız, konforumuz, güvenliğimiz babacık tarafından biz daha düşünmeden düşünülüp hazırlanmıştı bile. Sen nasıl bir şanssın ey sevgili...

Ailem, onlar hep yanımda oldular. İnsanın büyük ve bağları sağlam ailesi ne büyük bir şans. Kardeşlerim, kardeşlerimden farksız kuzenlerim hep yanımdaydılar. Bu öyle büyük bir iç huzuru veriyor ki insana. Biliyorum, ben olsam da olmasam da Özgür Barva hiçbir zaman yalnız kalmayacak. 

Hepinizi çok seviyorum... 
İyi ki yanımdasınız...
Arzu 






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün 

28 Haziran 2013 Cuma

Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Yard. Doç. Dr. Herman İşçi Hassas Anneler için "Gebelikte Beslenme" konusunu yazdı.

                                                         GEBELİKTE BESLENME

Gebelikte karbonhidrattan fakir; protein, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeye özen gösteriniz. Sebze meyveleri iyice yıkayarak, etleri iyi pişirerek tüketiniz. İçeriğini bilmediğiniz, güvenmediğiniz markaların hazır gıdalarını, konserve ürünleri tüketmemeye gayret gösteriniz.

Günde bir bardak süt, bir kase yoğurt veya iki bardak ayran, bir adet yumurta; haftada 1-2 kez balık, 1-2 kez kırmızı et tüketiniz. Salam, sucuk, suşi gibi çiğ et ürünlerini tüketilmemelisiniz veya salam, sucuk, sosisi pişirilerek tüketiniz. Pastorize edilmemiş süt ve peynirden uzak durunuz. Her öğünde salatayı sofranızdan eksik etmeyiniz. Salatanızı limon, zeytinyağı, peynir, ceviz, ton balığı, tavuk ızgara ile zenginleştirebilirsiniz. 

                               Dr. Herman Bey Esin ve Sevinç ile

Günde en az 2 litre su tüketmeye gayret gösteriniz. 

Ana öğünlerin haricindeki acıkmalarınızda 1 avuç fındık, fıstık, ceviz içi, tuzsuz badem, kuru kayısı, kuru erik, yabanmersini veya kuru inciri ara öğün olarak tüketebilirsiniz. Bunlar hem sizi tok tutacak hem de size enerji verecek doğal yağ ve şekeri barındırır.

Anne adayları oruç tutmamalıdır.

Gebelik sürecinde karbonhidrat içeren besinlerden uzak durmaya çalışınız, çünkü gebelikte şeker hastalığına yatkınlık artar. Beyaz ekmek, makarna, pirinç pilavı, hamur işleri, poğaça, börek, kek, pasta, reçel, bal, pekmez, çikolata, sofra şekeri tüketmemeye gayret gösteriniz. Bunlar yerine kepekli, çavdarlı, bol tahıllı ekmekler, bulgur pilavı, esmer makarna ve esmer pirinçten yapılmış pilav, kuru baklagiller tercih edilebilir. Kola, gazoz ve hazır meyve sularında da şeker oranı yüksektir, tüketimlerinde dikkatli olunması gerekir.
Şeker kullanımı kadar tuz kullanımına da dikkat edilmeli. Gebelikte artan iyot ihtiyacını karşılayabilmek tüketilen tuzun iyotlu olmasına dikkat edilmelidir.

Gebeliğe bağlı progesteron hormonunun etkisiyle nasıl ki bebeğin konforu için rahim gevşiyor ise, diğer kas, eklem ve tendonlarda gevşemeler meydana gelir. Buna bağlı olarak tansiyonda düşme, bağırsak hareketlerinde yavaşlamaya bağlı kabızlık gibi şikayetler; gebeliğin ilerlemesine bağlı rahmin büyümesiyle birlikte midenin boşalmasında gecikme ve hazımsızlık, mesaneye baskı sonucu sık sık idrara çıkma gözlenebilmektedir. Kabızlık için lif ağırlıklı beslenmeye (kepekli tahıllı gıdalar, posalı sebzeler, meyveyi kabuğuyla yeme gibi) özen gösteriniz.

Kahvenin içindeki kafein ve çayın içindeki teofilin nedeniyle besinlerle aldığınız demirin emilimi azalır, bu yüzden günde 1 kahve ve birkaç fincan açık çaydan fazlası içilmemelidir. Nane limon, ıhlamur, yeşil çay, kuşburnu gibi bitki çayları gebelikte rahatlıkla tüketilebilir.

                                         Herman Bey Alper ile

Sigara ve alkol tüketiminden gebelik boyunca uzak durunuz.

Yürüyüş ve yüzme gebelikte rahatlıkla yapılabilecek sporlardır. Haftada 3-4 kez 30 dakikalık sizi yormayacak yürüyüşler daha fit bir bedene sahip olmanızı sağlayacak ve normal doğuma da hazırlanmanıza katkı sağlayacaktır.

Ay başına ortalama 1-1,5 kg olacak şekilde gebelikteki 12-14 kg alımı normaldir.

Herşey yolunda gittiği sürece gebelikte cinsel aktivite yasak değildir.

Bebeğin beyin ve omurilik gelişimi açısından folik asit önemli bir vitamin olup gebelik öncesi ve erken gebelik dönemlerinde günde 0,4 mg folik asit alınması önerilmektedir.


Çoğunlukla gebeliğin ilk 3 ayında görülen bulantı ve kusma şikayetlerinin olduğu dönemlerde azar azar sık sık yemek, bisküvi grissini gibi kuru gıdalar, haşlanmış soğutulmuş tavuk göğsü, soğuk tüketilen kola soda gibi asitli içecekler, patates cipsi, tatlı-tuzlu, tatlı-ekşi kombinasyonları denenebilir.

Yard. Doç. Dr. Herman İşçi
İstanbul Bilim Üniversitesi

Feminen üreme ve Kadın Sağlığı Merkezi   Tel: 0212 219 12 72
Florence Nightingale Avrupa Hastanesi     Tel: 0212 212 88 11 







Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler


25 Mayıs 2013 Cumartesi

İkiz bebeklerini bekleyen Hassas Anne adayımız Emine Melek'in hamilelik macerası- 2





Meleklerime...

Annesinin güzelleri size sahip olacağımı öğrendiğim günden beri ne saatler geçiyor ne de günler hep kalbim pırpır hep heyecanlıyım. Aylardır sadece sizi kucağıma alıp koklayacağım anın hayalini kuruyorum evdeki takvimlerde 29 Ağustos'un kalp içine alınmadığı takvim yok her geçen gün hedefimize, zaferimize daha çok yakınlaşıyoruz ben sabrediyorum siz büyüyosunuz. Çalışırken 24 saat gözümün önünde olan ultrason cihazı hiç bu kadar önem kazanmamıştı benim için. Kontrole giderken en güzel kıyafetimi giyiyorum bazen saçlarıma fön bile çektiriyorum sizinle buluşmak için hazırlanıyorum. 


                                           


Artık 23. haftamızı bitirdik çoğu gitti azı kaldı 3 ay kadar vaktimiz var, odanızı hazırladık ufak tefek eksiklerimiz kaldı sadece o minnacık patiklerinizi tulumlarınızı her gün seviyorum içini dolduracağınız günlerin hayalini kuruyorum. Anneanneniz "ohooo gün gelicek onlar da kendi çocuklarına gösterecek bu kıyafetleri" diyor bilmem ki gelir mi o günler. Odanızdaki rafta bulunan oyuncakların tamamı benim çocukluk oyuncaklarım o da bi gerçek tabii. Şimdi ne kadar sabırsızlansak da zaman aslında çabucak geçiyor. Siz gelince her şey değişecek biliyorum siz bizim şansımız, rengimiz, bereketimizsiniz. Biz artık sadece SİZİ BEKLİYORUZ…
Emine Melek






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün  

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Tecrübeli Ebe Asude Oflaz doğal doğumu anlatıyor


5 Mayıs Dünya Ebeler Günü nedeni ile ve Uluslararası Doğal Doğum Kongresi ardından;

Florance Nightingale Üniversitesi Doğum Hemşireliği bölümü tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Doğal Doğum Kongresi, 24-26 Nisan tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleşti. Kongre'nin en ünlü katılımcısı dünya çapında tanınan doğal doğum aktivisti Dr. Michel Odent'ti. Üç gün süren kongrede; hukukçular, sağlık bakanlığı çalışanları, öğretim üyeleri, doğal doğum teknikleri uzmanları, doktorlar, doğum sonrası bebek bakımı ve lohusalık konularında uzman hemşireler ve sezaryen uzmanları konuştu.

Kongreyi düzenleyenler ve iştirak edenler, "Türkiye'nin doğum konusundaki sorunlarına karşı ne kadar duyarlı olduklarını" gösterdiler. Tüm sunumlar "normal doğum"a dikkat çekti. Kongre adı itibariyle "doğal doğum kongresi" olmasına rağmen sunumlar genellikle hastanede doğumu ve "bir hasta olarak anneyi" anlatıyordu.


Benim sunum konum ise "hastanede doğal doğum"du. Sunumumun amacı; hastanelerde doğal doğum olamayacağına ve anlatılanların"doğal doğum"a değil normal vajinal ve medikal doğuma yönelik olduğuna dikkat çekmekti.


Sunumumda özetle şunları anlattım:
Dr. Odent'in anlatımına göre doğal doğum; anne ve bebeğin dışarıdan hiçbir müdahale almadan; yavaş, uzun ve doğal bir süreçte doğumu birlikte tamamlamalarıdır. Kadın bedeninin doğal, biyolojik ve içgüdüsel bir fonksiyonu olan doğum bir hastalık hali değildir. Kadın binlerce yıldır yer ayrımı gözetmeden doğum yapabiliyor. Üstelik doğum yeri steril olmak zorunda da değil.
Oysa modern tıpta doğum patolojik bir durum olarak görülüyor. Eğer anne adayı doğuma hastanede giriyorsa ve "hasta" olarak kabul edilip çeşitli medikal müdahalelere maruz bırakılıyorsa o doğum, modern tıbbın medikal anlayışlı, müdahaleli doğumudur.


Dolayısıyla günümüzde "Doğal Doğum" ve "Hastanede Doğal Doğum" birbirine zıt kavramlar. Dolayısıyla bu "Doğal Doğum" olarak kabul edilemez. Bunun ismi "Hastanede vajinal/ normal doğum"dur.


"Doğal Doğum Kriterleri"; doğum öncesi eğitimlerinin verilmesi, zamana saygı gösterilmesi, anneye doğru destek birimi sağlanması, ebenin annenin yanında bulunması ve doğumun doğumevinde gerçekleşmesidir.


Doğal doğumun fizyolojisinde stres faktörü önemli bir rol oynar. Hangi hormon aktifse doğum sürecini de o etkiler. Doğumun olmazsa olmazı olan doğum kasılmalarını yöneten Oksitosin hormonunun, Adrenalin hormonu tarafından baskılanmadan salgılanması gerekir. 


Doğumda stres faktörleri; korku, endişe, hasta psikolojisi, gereksiz ve sık tuşe gibi müdahaleler, mahremiyetinin korunmaması, kalabalık , gürültü, dar alanlar yani hasta odaları, hastane prosedürleri, ağrı odası, rehbersizlik, güvensizlik, doktorun zaman faktörü, açlık ve hareketsizliktir. Ayrıca doğum masalarının doğal doğuma uygun olmaması Adrenalin salgılanması yani stres yaşanması demektir.


Bu bakışla anne adayına doğumda yaşatılmakta olanlar “kadına şiddetin” başka bir boyutudur.
Takdir edersiniz ki bu işleyişin içinde "doğumun" doğal olabilmesi imkansızdır. Ülke çapındaki %45lik, büyük şehirlerdeki %80lik sezaryen oranları bugün bizim gerçeğimizdir.


Bugünkü modern hastaneler "doğal doğum" felsefesine aykırı tasarlanmışlardır. Tüketim odaklı otel-hastane yaklaşımı, aslında ucuz ve kolay olan biyolojik doğal doğum ile taban tabana zıttır.


Devlet hastanelerinin durumlarını biliyorsunuz. Kalabalık personel, perdeyle ayrılmış doğumhaneler, gürültü, annenin yalnız olması, bir odada birden çok gebenin olması, ortak kullanılan tuvaletler... Doğumu İŞ olarak gören, standartlar içinde tutmaya çalışan, sevgi, saygı ve anlayıştan uzak, doğal doğumun doğasına aykırı tasarlanan hastanelere mecbur bırakılmak, tüketim odaklı sağlık anlayışının sonucudur.
Doğum hastalıksa tabii ki hastane, doktor ve hemşireye ihtiyaç vardır! Oysa gerçekte doğal doğumun fazla tüketime ihtiyacı yoktur.


Sistem korku ve tüketime özendirme yoluyla anne-bebek sağlığı üzerinden rant elde etmeyi hedeflemektedir. Sistemde bu kadar stres kaynağı ve ebeliğe defans varken, hastanede ebelik rehberliği ve doğal doğumdan bahsetmek soyut kalıyor.
Ebenin iş tanımı şöyledir:
Anneyi doğum öncesinde, doğum sürecinde ve doğumdan sonra; fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak bilgilendirir, destek olur, takip eder ve doğumunda birebir yanında bulunur.
Dört yıl üniversitelerde bu işin eğitimini alan, bilgisiyle, becerisiyle inisiyatif kullanabilen, bilimli insanlardır ebeler.


Dr. Odent; "Doğum süreci uzun ve yavaş bir eylemdir. Bu süreçte anneye birebir fiziksel, psikolojik ve bilimsel destek veren bir kişi olmalı. Bu da yüzyıllardır doğum yapan kadının yanında var olan, onu yargılamayan, koruyan, anne sevgisi ve şefkat ile yaklaşan, anne olmaya hazırlanan kadına rol modellik eden bir kadındır; onlar da ebelerdir," der.


Her yıl 33 SMYO "ebe" mezun ediyor. Bugün 20 bin ebemiz var ancak çoğu sağlık personeli olarak "ebelik" dışında her işi yapmaktadırlar. Sistem ebelik bölümlerine öğrenci alınmaması yönünde çalışmalar yapmaktadır. 


Yine sistem "ebelik" yerine "doulalık" koymaya çalışmaktadır.


Doulalık; tıbbi bilgisi olmayan kişilerin, kurslara katıldıktan sonra doğum sürecinde anneye destek vermeleridir. Doulalar, ebenin iş tanımında "anne desteği" olarak geçen, fiziksel ve psikolojik destek kısımda görev almaktadırlar. Bu süreç anne adayının en çok desteğe ihtiyaç duyduğu uzun travay sürecini kapsar. Doğum hemşireleri ise doğum sonrası anne bakımını ve bebek bakımını üstlenmektedirler.
Doğumu bir patoloji olarak öğrenen doktorlar doğum yaptırdığında ebelik diye bir meslek kalmayacak, dolayısı ile doğum doğallığını tamemen yitirecektir.


Bugün doulalar, annenin desteğe ihtiyacı olduğunu görüp iyi niyetlerle bu işi yapmak istiyorlar ancak farkında olmadan diğer sistemiçi dinamiklerle birlikte "doğumun hastanelerde" olmasına, anne-bebek üzerinden rant elde edilmesine hizmet ediyorlar. 


Ebelik mesleği hayata geçmedikçe, ebeler mesleklerine sahip çıkmadıkça, ebelik meslek örgütlenmeleri çoğalıp haklarını aramadıkça, anne adaylarına hasta dendikçe, doğumlar doğumevlerinde yapılmadıça; anne-bebek sömürüsü devam edecektir.
Dünya “Ebeler Günü” vesilesiyle son olarak şunları söylemek isterim: umarım önümüzdeki senelerde,, yüzyıllardır anne ve bebeğe sevgiyle hizmet etmiş olan “ebelik” mesleği hak ettiği itibarı kazanır.



  • Ebe Asude Oflaz ·
    www.hamilelikokulu.net





    Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

    Ana Sayfaya Dönün

6 Nisan 2013 Cumartesi

Hamileler ve yeni doğum yapmış olan Hassas Anneler kilo konusunda moralinizi bozmayın, hamileliğinizin ve anneliğin tadını çıkarın!

       

Hassas Annemiz Ayşe hamileyken 26 kilo almış ve etrafındakilerin eleştirilerinden çok bunalmış. Ama sonra ne olmuş biliyor musunuz? Hem dünya tatlısı bebeğini anne sütüyle beslemiş hem de 6 ayda sağlıklı beslenerek bu 26 kilonun hepsinden kurtulmuş manken gibi olmuş! Sütü de bol ve besleyiciymiş ve bebişi çok güzel gelişmiş. Hamileler ve yeni doğum yapmış olan Hassas Anneler kilo konusunda moralinizi bozmayın, hamileliğinizin ve anneliğin tadını çıkarın. Benim gibi kilolarınızı verememiş olsanız bile bu söylediğim geçerli...





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün

31 Mart 2013 Pazar

1 Hassas Anne adayına Hamilelik Yogası ve Doğuma Hazırlık Eğitimi Hediye

                          
Bu resmi Facebook'ta paylaşan ve yazının altına yorum olarak paylaştım yazanlardan 1 Hassas Anne adayına burada bahsedilen Hamilelik Yogası ve Doğuma Hazırlık Eğitimi hediye edilecektir. Kazanan anne adayının eğitim tarihinde hamileliğinde 13-14. haftayı tamamlamış olması ve 21 ve 28 Nisan tarihlerinde kendi imkanlarıyla eğitim mekanına gelebilecek olması gerekmektedir. Kazanan anne adayını random.org sitesinde yapacağım çekilişle belirleyeceğim. Çekilişe 31 Mart-7 Nisan tarihleri arasında katılabilirsiniz. Kazanan anne adayımız 10 Nisan'da Hassas Anne Facebook sayfasında açıklanacaktır. Kazanan anne adayımız 13 Nisan'a kadar ertugrul.esra@gmail.com adresine adını ve cep telefonunu yazıp kayıt yaptırmalıdır. 13 Nisan'a kadar kayıt yaptırmazsa hediye yedek talihliye verilecektir.

Doğum şekli ne olursa olsun, her doğum bir mucizedir! Doğumu doğru öğrenip, korkulardan özgürleşerek, eşiniz ve bebeğinizle yapacağınız bu en özel yolculuğun neşesini hissedip, tadını çıkarmanız için size destek olacağız!

Eğitimin detayları:


“Doğum dönüşüm için en muazzam zamandır: Bir bebek doğar, bir kadın anne olarak doğar, bir erkek baba olarak ve bir aile aile olarak doğar.” - Gurmukh Kaur Khalsa

Doğum şekli ne olursa olsun, her doğum bir mucizedir!
Doğumu doğru öğrenip, korkulardan özgürleşerek, eşiniz ve bebeğinizle yapacağınız bu en özel yolculuğun neşesini hissedip, tadını çıkarmanız için size destek olacağız :))

Eğitim içeriği:


Hamilelik döneminde egzersiz yapmanın yararları
Bedeni ve zihni doğuma hazırlamak
Doğumun aşamaları
Doğum şekli ve doğum yeri hakkında karar verebilmek
Hamilelik döneminde ve doğum esnasında yardımcı olabilecek pozisyonlar, nefes teknikleri, Kegel egzersizi, perine masajı
Hamilelik süresince oluşan kaygıları azaltmak, doğum esnasında sancılar ile başa çıkabilmek için olumlama teknikleri
Doğum planı oluşturmak
Doğumla ilgili korkulardan kurtulmak
Doğuma giderken anne ve bebeğin valiz hazırlığı
Hastane uygulamaları hakkında bilgilendirme

21-28 Nisan 2013 pazar saat:10:30-13:30 arasında iki oturum olacaktır.Ders öncesinde yoga yapılacağı için gelirken rahat kıyafet giymenizi rica ederiz.
Her oturum 30-40 dakikalık bir hamile yogası uygulaması ile başlayacaktır.Bu eğitime hamileliğinde 13-14. haftayı tamamlamış olan her anne adayı katılabilir.
Kontenjanımız sınırlı olduğu için önceden kayıt yaptırmanız gerekmektedir.
En geç 13 Nisan 'a kadar ertugrul.esra@gmail.com e-mail atabilirsiniz.

Tüm anne adaylarını bekliyoruz:))
Sevgilerimle:))
--
Esra ERTUĞRUL
0555 405 37 03

Hamile Eğitmeni ve Emzirme Danışmanı
www.twitter/bebeimgeliyor.com
http://bebeimgeliyor.blogspot.com
http://zencefilorganizasyon.blogspot.com



Ana Sayfaya Dönün

8 Mart 2013 Cuma

Bira Mayası tabletleri kilo yapar mı?

Hassas Annemiz soruyor:
Merhaba sevgili hassas anne:) uyku eğitimi konusundaki tavsiyeleriniz için teşekkürler, size bi sorum daha olacak. Süt artırmak için bira mayasi tavsiye etmişsiniz ama kilo aldırmasından korktugum için kullanmaya cesaret edemiyorum. günde 4 litre su içiyorum rezene ısırgan ve şekersiz kompostolar da ayrı.süt artırmak için sanırım tek çarem bira mayasi, çok kilo yapıyor mu?

Cevabım:
Süt verdikçe kalori harcarsınız yani sütünüz artınca daha fazla süt vereceksiniz yani daha fazla kalori harcayacaksınız. Ben en çok kiloyu deli gibi yiyerek günde 15 bira mayası tableti alırken verdim çünkü süt çok veriyordum. Kilolar her zaman verilir ama geri dönüp anne sütü veremezsiniz. Sizin seçiminiz. Çok anne sütü alan çocukların IQlerinin ve bağışıklık sistemlerinin daha yüksek olduğu araştırmalarla kanıtlanmış durumda. Kilo filan yapmaz. Bol protein al, su iç, balık ye, tatlı yeme kilo almazsın. İnan bana alırsan bırakırsın ama alakası yok.
Doktorunuza danışın ve izin verirse günde 10 tane (sabah 3 öğle 3 akşam 4) alkolsüz bira mayası tableti alabilirsiniz ve bu sütünüzü çok arttırır. Sizin için de çok faydalı B vitamini olduğu için. Bira mayası bir tür mantar yani doğal bir şey. Anne sütünü arttırma yazım burada
http://hassasanne.blogspot.com/2013/01/anne-sutunu-nasl-arttrabilirsiniz.html





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün

3 Mart 2013 Pazar

Hamileleler hangi besinleri tüketmemeli?

Şimdi televizyonda hem tıp fakültesini hem de beslenme ve diyet uzmanlığı bölümünü bitiren Dr. Yasemin Bradley hamilelerin hangi besinlerden uzak durması gerektiğinden bahsetti. Hamileler çiğ süt, ton balığı, açıkta satılan dondurma, kabuklu deniz ürünleri, çiğ balıktan yapılmış suşi, tam pişmemiş et ve ciğer tüketmemelilermiş. Ayrıca içinde retinol maddesi olan kozmetik ürünlerini de kullanmamalılar. Aklınızda bulunsun.






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün

23 Ocak 2013 Çarşamba

Hamile Hassas Anneler, hastane çantanız (bavulunuz) hazır mı? İşte size dünyanın en ayrıntılı "hastane çantasında olması gerekenler" listesi!!!



                                   

                                         Alper'e hamileyken 2007

                         

                             Esin ve Sevinç'in doğumuna 2 hafta kala 2009

Doğuma hazırlık: Hastane çantanız hazır mı?

Doğum için hastaneye giderken yanınıza alacağınız çantada neler olmalı? Siz ve bebeğiniz için yanınıza neler almalısınız? Bu liste tabii ki abartılı bir liste, hepsine ihtiyacınız olmaz ama sadece size fikir vermesi için bu kadar ayrıntılı yazdım. Normal doğum yapanlar hastanede 1 veya 2 gün kalacakları için çok az şeyle idare ederler ama sezaryen olup 3-4 gün kalacaklar daha fazla şeye ihtiyaç duyacaklardır. Ben 4 gece kalmıştım sezaryen olduğum ve kızlarım da erken doğup yoğun bakımda oldukları için. Her ihtimali düşünerek bence 36. haftada çantanız hazır olsun. Eğer erken doğum tehlikesi varsa veya çoğul hamilelikse 32. Haftada çantanız kapıda olsun :)

Sizin için:

İnsan içine çıkabileceğiniz şık bir pijama takımı veya gecelik-2 adet

Gece herkes gittikten sonra giyeceğiniz önü emzirme için açılabilen rahat gecelik

Emzirme sütyeni ve göğüs pedleri

En kalın orkidlerden bir paket

Deodorant, sevdiğiniz şampuan ve saç kreminden küçük şişelere biraz koyun

Makyaj malzemesi, tarak, saç şekillendiren makineleriniz, makyaj çıkartıcı, lens suyu

Arnica krem- sezaryen dikişlerine sürülüyor daha az morarma oluyor (doktorunuzdan onay alın)

Göz bandı- hemşireler sık sık girip ışıkları açıp tansiyonunuza ateşinize baktıklarında uyanmamak için

Kağıt ve kalem, ziyaretçi defteri

Doğumu haber vereceğiniz insanların listesi

Kimliğiniz- hastanede işlemler için

Bozuk para-hastanedeki makinelerden birşeyler almak için

Rahat terlikler ve çoraplar

Kırmızı lohusa tacı veya kurdelesi, saçınızı toplamak için toka

Eve dönerken giyeceğiniz havalı bir kıyafet -normal bedeninizden 2 beden büyük

Sıkılmanızı önleyecek kitap, dergi ve tablet bilgisayar

Şarjı tam dolu fotoğraf makinesi ve kamera

Fotoğraf makinesinden bilgisayara aktarma kablosu!

Dizüstü bilgisayar

Cep telefonunuz ve şarj aleti

Kullanacaksanız göğüs pompası, göğüs ucu kremi (lansinoh)

Emzirme yastığı

El , vücut ve dudak kremi-hastane havası cildi çok kurutur

Islak Mendil, 1 rulo kağıt havlu, kolonya

Alışık olduğunuz yastıklar, güzel bir nevresim takımı (kız bebek için pembe, erkek bebek için mavi)

Meyve suları, şişe su-bunlara hastanede çok pahalıya satılıyor

Kuru meyveler, kuruyemişler

Müzik dinlemek için Cd veya Mp3 çalar ve sevdiğiniz müzikler


Bebeğiniz için:

Araba koltuğu-mutlaka mutlaka

Bebek battaniyesi-sarılık olmasın diye sarı kullanılır bazen

2-3 uzun kollu tulum

Yaz ayları için 2-3 kısa kollu tulum

Kış ayları için mont gibi tulumlardan

Yenidoğan bezleri ve ıslak mendilleri

2-3 çorap ve şapka

Hastane çıkış havalı kıyafeti

Hastane odasını süsleyecekseniz kapı ve oda süsleri

Oğlunuz doğumdan 1-2 gün sonra sünnet olacaksa minik bir sünnet şapkası ve Maşallah yazısı! (Bizim Alper için sünnet kıyafetleri satan bir yere yaptırtmıştım. Kafanın çapı 35cm olacak dersiniz)

Eğer doğacak bebeğin abileri veya ablaları varsa onlar için abi-abla olma hediyesi. Bebekten onlara hediye

Abi ve ablaların çerçeveli resimleri- odaya girip bunu gördüklerinde sevinecekler. Alper 1,5 yaşında olmasına rağmen farketmişti ve çok mutlu olmuştu

Hastanenize neleri verdiklerini sorun ve onları bu listeden çıkarın. Mesela bazı hastaneler bebek bezi ve ıslak mendil veriyor. Lohusa şerbeti getiriyor ve bedava kuaför hizmeti veriyor. Bunları öğrenin.

Evet Hastane “bavulunuz” hazırsa artık heyecanlı bekleyiş daha da zevkli:)


Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün

19 Ocak 2013 Cumartesi

Hamilelikte Dikkat Etmeniz Gerekenler

Hassas Annelik bence hamile olduğunuzu anladığınız anda başlıyor. O miniğin düşüncesi ve sevgisi içinize düştüğünüz anda artık bir annesiniz. Hatta belki de anne olmaya karar verdiğiniz anda. Çünkü bütün hayatınızı aranıza katılacak o küçük insan için değiştirmeyi kabul ediyorsunuz. 

Aramızda hamile Hassas Anneler olduğu için bugün hamilelikte nelere dikkat edilmesi gerektiğinden bahsedeceğim. Hamilelik çok önemli bir dönem çünkü bu 9 ayda yapacaklarınız bebeğinizin bütün yaşamını etkiliyor. Mesela hamileliğiniz boyunca sigara içerseniz çocuğunuzun hayatı boyunca astım hastası olmasına yol açabilirsiniz. Diğer taraftan eğer hamileliğiniz boyunca dengeli beslenirseniz bebeğinizin bağışıklık sisteminin sağlam olmasını sağlayabilirsiniz. Benim hamileliklerim çok zor geçti. Rahim yetmezliğim ve erken doğum tehlikesi olduğu için 18. haftadan sonra devamlı yatmak zorundaydım. Sadece yemek yemek ve tuvalete gitmek için ayağa kalkıyordum. Neyse ki bu zor günleri atlattım ve hamileliğim sırasında çok iyi beslendiğim ve yapmamam gereken şeyleri yapmadığım için içim çok rahat ve bir anne olarak görevimi yaptığımı hissediyorum. Size biraz kendi yaptıklarımdan bahsedeceğim. Zaten yapılması gerekenleri yapmaya çalıştığım için doktorunuz da bunları yapmanızı tavsiye edecektir.

Hamile kalmaya karar verdiğimde hemen diş doktoruma gittim, dişlerime temizlik ve bakım yaptırdım. Hamilelikte dişlerinizin zarar görmemesi için bu bakım ve beslenmeniz çok önemli. Hamile kalmadan 3 ay önce folik asit almaya başlamalısınız. Bütün multivitaminlerin içinde gerekli folik asit var bu nedenle her gün bir multivitamin alsanız yeterli. Hamileliklerim boyunca her gün 3-4 litre su içtim. 4 farklı meyve, günde 1 adet organik yumurta, bol sebze, 1 litre organik süt, 1 kase yoğurt, 1 kase ceviz, fındık,badem tükettim. Protein ve kalsiyum açısından zengin gıdalar tüketmeye çalıştım çünkü bunlar hem bebeğimin gelişimi hem de benim sağlığım ve diş sağlığım için önemliydi. Doktorumun önerdiği vitaminleri ve minarelleri aldım. Sigara, alkol ve tatlandırıcı kullanmadım ve sigara içilen ortamlarda bulunmadım. Çayı ve kahveyi minimuma indirdim. Fast food çok çok az yedim, sushi veya pişmemiş et yemedim. Bir tek ilk günlerde canım bir fast food firmasının patates kızartmasını çok çekmişti. 2-3 kere ondan yedim itiraf ediyorum!

Güneş gördüğüm anda hemen güneşe çıktım ve özellikle kollarımı açıp güneşten gerekli D vitaminini almaya çalıştım. Ama dikkat edin yaz aylarında 11-17 saatleri arasında güneş kremi sürmeden güneşe çıkarsanız hamileyken ve lohusayken güneş lekeleri olması ihtimali daha fazla oluyor. Bu saatlerde güneşten uzak durun veya parabensiz güneş kremlerinden sürün. Bildiğiniz gibi hamilelikte iyi beslenen ve yeterince güneş gören kişilerin bebeklerinde sarılık görülme olasılığı daha az. Benim 3 bebeğim de çok şükür sarılık olmadı. Üstelik kızlarım 33 haftalık prematüre doğdular ve prematüre bebeklerin çoğu sarılık oluyor. Tabii ki mükemmel beslenseniz ve güneşe çıksanız da sarılık olabilir bebeğiniz ama önemli olan elinizden gelenin en iyisini yapmanız. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hamilelik dönemi diliyorum.






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün