21 Temmuz 2013 Pazar

Anne Hikayeleri: Hassas Annemiz Derya'nın çok zorlu geçen doğumunun hikayesi

Bu da benim doğum hikayem. 1993 yılında evlendik. İlk gebeliğim evlendikten 3 ay sonra oldu. Hazır değildim. Doğurmak istemiyor, aldırmayı bile düşünüyordum. Annem karşı çıktı. İlk bebek alınmaz diyerek engel oldu. Bebek fikri beni korkutsa da yavaş yavaş alıştım. 3 ay sonra şiddetli kanamayla bebeğimi kaybettim. Hem üzülmüş, hem de ne yalan söyleyeyim sevinmiştim. Çevreye üzülmüş rolü yapıp, içimden de ''aman çok erkendi yine olur'' diyerek kendimi avutuyordum. Ama olmadı. 1,2,3 derken 7 tane 4 ay üstü, düşük. 3 tane de 3 ay altı düşük yaptım. Her biri birbirinden zorlu düşüklerdi. Sonrasında kanamalar, tahliller. Eşim artık bebek istemiyor ''sen bana yetersin'' diyerek bana moral vermeye çalışıyordu. 

Rahim zayıflığından dolayı doktorlar yeni bir hamileliği denemememi söylüyordu. Hep aklıma ilk bebeğimi istemediğim geliyordu. Vicdanım beni mahvetmişti. Ben o ilk bebeği aldırmak istediğim için başıma geliyor diye düşünmeye başlamıştım ki 2001 yılında hamile kaldım. Doktora gitmeye korkuyordum. ''Karnınızda ölmüş almamız lazım'' Bu sözler beynimde yankılanıyordu. Gitmedim ve kimseye de söylemedim. Eşimden bile gizledim. Karar vermiştim; Beraber ölüme gidecektik. Bebeğimin karnımdan alınmasına müsaade etmeyecektim. Dördüncü aya girerken ağır bir gribe yakalandım. Eşim ısrarla antibiyotik içirmeye çalıştığı için söylemek zorunda kaldım. Tabii ki bir anda tüm çevre duydu. 

Annemle ertesi gün doktora gittim. Annemden de yol boyu azar işittim. Eşim korkudan gelmedi doktora. İş bahanesi uydurdu ama ben anladım ki dayanacak gücü yoktu. Muayenehanede korkudan ayaklarım kesildi, yürüyemiyorum tüm bunlar yetmezmiş gibi gribim. Doktorum beni görünce ''Ne olur hamileyim deme! Sana da, bana da yazık'' dedi. Ama hamileydim. Yapacak birşey yoktu. Çıktım muayene masasına, ultrason cihazı karnımda dolanıyor, benim gözüm doktorun gözünde. Yüzünün aldığı şekilden sonuç çıkarmaya hazırken ''bebeğinin kalp atışlarını dinlemek ister misin?'' dedi. Ben ağlamaya başladım ''Anne; yaşıyor! yaşıyor! '' diye şevinç gözyaşları döktüm. 

Antibiyotiksiz, ağrı kesicisiz, ıhlamurla, balla gribi atlattım. 15 günde bir doktorun muayenesinden geçtim. 8. aya girdiğim gün doktorum bana dinlen, rahimde açılma var sakın kalkma dedi. Ama akşamı doğum sancısı başladı. Hemen doktorumun olduğu hastaneye gittik ama 8. aydaki doğum için gerekli teçhizatın olmadığını, bebeğin ciğerleri kapalı olacağı için, yeni doğan yoğun bakımının olduğu, tam teşeküllü bir hastaneye gitmemiz gerektiğini söylediler. Ve böylece ambulans maceramız başladı. 6 saat boyunca istanbul'un tüm hastanelerini gezdik. Şişli Etfal, Çapa, Haseki ve Cerrahpaşa yer olmadığı gerekçesiyle. Süleymaniye ve Bakırköy teçhizatları olmadığı nedeniyle beni almadı. Bize denen tek yer Zeynep Kamil'di. Büyükçekmece'den başlayan yolculuğumuz Altunizade'ye kadar sürdü. Eşim her hastaneden neden geri çevrildiğimizi anlamıyor, çıldırmış gibi davranıyordu. Ambulansın şöförü (b.çekmece belediyesi ambulansıydı) her hastane kapısında ''yenge ne olur dayan, kurtarıcaz seni burası alacak'' diyor ama sonuç hüsran olunca ''kavga etmeye vakit yok'' diyerek yeniden yola koyuluyordu. 

Zeynep Kamil; beni hemen aldılar. İçerisi ne ferah gelmişti ne şeker bir doktordu yanıma gelen. ''Seni hemen yoğun bakıma alacağız, doğumu durdurmaya çalışacağız'' diyerek beni arka binalarda, koridorladan geçirerek, izbe, bakımsız bir odaya aldılar. Oda dediysem 30 yataklı bir kocaman bir yerdi. 3 gün iğneler ve serumla durdum. Ziyaretçi, refakatçi yok. Yemek hiç yok. Sabahı doktor gelip (bir gördüğün doktoru bir daha görmüyorsun) ''doğuma alıyoruz'' dedi ve gitti. Koluma suni sancıyı taktılar. Sabah 9'da sancı odasına girdim, akşama kadar sancı çektim. (Sanırım pek çoğu ''benim nöbetimde doğurdu, doğurdu. Benden sonra gelen düşünsün'' diyor.) Keza normal doğum sırasında işler ters gitti ve sezeryana almaya karar verdiler. Olmadı. Bebek gelmeye başlamıştı, rahim tersti, nabzım ve kalp atışlarım zayıflamıştı. Bol neşter yardımıyla beni akşam 9:05'te kızıma kavuşturdular. Masadan indiğimde saat 11 gibiydi. Kanamam durmamış, nabız ve tansiyon normale dönmemişti. Kızımı göz ucuyla görebilmiştim. Odaya aldılar beni. Bebeğimi yanımdaki beşiğe koydular ve gittiler. Yalnızdım, açtım, geceliğim ıslaktı. Giysilerim sancı odasından kaybolmuştu. Tabii ki tamamen yalnız değildim, odada benim gibi doğum yapmış altı kadın vardı ama hepsi bana yabancıydı. Ben eşimi ve annemi istiyordum. Bebek sağlıklıydı inanamıyordum! Çok güzel bir kızdı (Şimdi düşünüyorum da; yamuk ve uzun bir kafa, annenin fazla vitamin kullanmasından dolayı ağızında diş oluşumu, yüzünde beyaz yağ bezesi gibi oluşumlar...)



 2350gr dünya tatlısı kızımı besleyecek sütüm yoktu. Doğumun yorgunluğu ve başlayan kanama sebebiyle uyumuşum. Bebeği besleyemeden ölüm uykusuna yatmışım. Sabah 7 gibi servise gelen doktor rengimden ve uyanmamamdan dolayı yoğun bakıma almış beni. Kızımı da beslenemediği için almış yoğun bakıma. Yeni doğan sarılığına yakalandı bir de üstüne. 27 gün yattık kızımla serviste. 27 gün boyunca eşim bebeğimizi göremedi. Bir gün olsun eve gitmedi. Hsstane bahçesinde, arabanın içinde yattı. Şimdi çoook sükür sağlıklı cıvıl cıvıl bir kızım var. Yaşadıklarımdan dolayı bir daha bebek sahibi olamayacağım. Zeynep Kamil'den hem nefret ettim, hem de evladımı bana bağışladıkları için minnet ettim. Orada gördüklerim filmlere konu olur. Bir ilki de yaşadı Zeynep Kamil bizimle birlikte. Kayıtlara 3 günlük bebek dişini çeken ilk hastane olarak girdi.
Derya



1 yorum:

  1. Çok etkilendim çok üzüldüm.. Rabbim evladınızın hep güzel günlerini göstersin inş.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.