3 Temmuz 2013 Çarşamba

İlkokuldaki ilk günlerin önemi- Tecrübeli ilkokul öğretmeni Hassas Annemiz Filiz Sezen yazdı

Anne olmak yaşadığımız muhteşem bir duygudur, doğru. Ancak bu muhteşem duyguyla birlikte doğum anından itibaren yüzlerce farklı endişe ve duygu beraberinde bizimle birlikte yaşamaya başlar. Anne denilen varlık ise hepsine neredeyse içgüdüsel hazırdır ve hemen hepsini halleder. İşte başımdan geçen ve halledemediğim için bugün dahi çok üzüldüğüm bir olayı sizlerle paylaşmak ve tecrübe olarak görmenizi istiyorum sevgili Hassas Anneler. 

Büyük oğlum yaşına girmeden önce konuşmuş, yürümüş, büyümüşte küçülmüş gibi olgun bir bebekti. Bunun nedeni de yüksek zekaymış tabii o günlerde öğrendiğim bir durumdu bu ve çok heyecanlıydık. Her şeyi yutar gibi öğreniyor ve farklı oluşunu her ortamda belli ediyordu. Elbette biz de anne baba olarak çılgın gibi daha ne yapabiliriz diye plan, program yapıyorduk.

O gün geldi çattı. İlkokula başlayacağı gün! Önceden sorulmuş, öğrenilmiş, en iyi devlet okulu ve en iyi öğretmeni seçmişiz. Giyindik, kuşandık, hazırlandık her anlamıyla okulun ilk gününün ilk iki dersini yaşadık. O günlerde bugün yapılan oryantasyon süresi yaşanmıyordu. Bu olaydan sonra yazmadığım yer kalmadı elbette ama ben mi etken oldum, onların mı aklı başına geldi bilemem ama ''alışma süreci'' adı altında minikler okula bir hafta önce başlıyor artık. Neyse, o gün evladımı babasına teslim edip kendi öğretmenlik yaptığım okuluma, öğrencilerime koştum. İki ders geçmedi bir telefon aldım eşimden ve koşarak oğlumun okuluna geri döndüm. Meğer eşim de işime bir bakıp geleyim demiş ve okuldan ayrılmış. O teneffüste de 4. sınıf öğrencileri oğlum ve arkadaşlarının etrafını sarmış 'haydi dövüşelim, dövüş oyunu oynayalım' demişler. Nitekim oynamışlar da... Oğlum ben taekwondo biliyorum deyip ortaya sıçramış daha sonra da yüzünden asfaltın boyasını temizleyeceğimiz kadar ciddi dayak yemiş. Kıyafetleri yırtılmış. Oysa o gün okulun ilk günüdür ve öğretmen her daim öğrencilerle birlikte olmalıdır. Oryantasyon sürecinden sonra dahi okul açıldığında sınıf öğretmeni minik bedenlerle birlikte teneffüse çıkmalıdır. 1. sınıf öğretmeni en az iki hafta bahçe nöbetçisidir. Buna okul müdürü de destek olmalıdır. Sadece okulun ilk günleri yaşadıkları şiddet, zorbalık veya farklı tarvmalar yüzünden yüzlerce çocuk öğrenim hayatını daha o ilk yıl terkediyor ve kopyası okula gidip geliyor. 


Neticede oğlumun o gün yaşadığı travma bize korkunç bir okul fobisi olarak geri döndü. Okulu, okumayı seven miniğim okul/öğretmen düşmanı kesildi. Dolayısıyla mükemmel gelişen iletişim yöntemlerini kaybetti ve arkadaşlık kuramayan uyumsuz bir öğrenci oldu. Yaşadıklarımı şu satırlara aktarmam mümkün değil. Her şeyi toparlamaya çalışırken yaşadığım üzüntüleri anlatamam. Maddi/manevi yorulduk. O günden beri okulun fiziki koşullarının değil, yavrumuzu emanet ettiğimiz öğretmenin incelenmesi gerektiğini, öğretmenin çocuklara kendi yavrusu için yapılmasını istediği şekilde davranması gerektiğini herkese anlatıyorum.

Onca yazdığım şeyde kısaca şunu anlatmak istedim aslında. İlk öğretmeni aynı zamanda şefkat de gösterebilmelidir. 1.sınıf öğretmenliği özeldir. Anneler bunun takibini dikkatle yapmalıdır. İlk günlerde yaşanılan travmaların geri dönüşü çok zor oluyor. Öğretmenlerimizin matematik öğretimi vs. incelendiği gibi aynı zamanda da lütfen sevecenliği, şefkati, yavrularımıza gösterdiği özeni de inceleyelim. Gerektiğinde de rica edelim. 
HATTA İSTEYELİM.

Psikologlarla, sporla geçen 11 yıl. Oğlum bugün yaşadıklarını kanıksamış ancak hala okuldan hoşlanmayan bir yakışıklı delikanlı. 


  

Buna rağmen özel öğretenlerle desteklemelerimizle iyi bir denizci olmayı planlıyor.

Dilerim tüm çocuklar mutlu olsun. Güzel günler onların olsun.

Sevgilerimle... 
Filiz Sezen




Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.