29 Ağustos 2013 Perşembe

Bodrum Hassas Anne Buluşması çok keyifli geçti

Bugün Bodrum'daki Hassas Annelerle buluştuk ve konuşmaya doyamadık. Küçük bir grup olsak da söyleşimiz çok güzeldi. Çocukların yaşları küçük olduğu için daha çok 2 yaş civarı yaşanan sorunlardan bahsettik.  2 yaş sendromu, kardeş kıskançlığı, kreşe başlama yaşı ve annelerin yoğunluk, yorgunluk ve uykusuzluk nedeniyle daha tahammülsüz olmalarına karşı neler yapabiliriz onları konuştuk.  Hassas Anneler bir araya gelince saatler nasıl geçti anlamadık tam 3 saat konuştuk, konuşmaya doyamadık :) Çocuklar da inanılmaz tatlıydı, onları da bol bol sevdik. Gelebilenlere çok teşekkür ederim.









Hassas Annemiz Cennet tüm annelerimize hediye olarak göz kalemi getirmiş. Çok teşekkürler 









Hassas Annemiz Gezgin Anne Deniz www.gezginanne.com sitesinde çocukla seyahat etmenin inceliklerini anlatıyor. İngilterelerden gelip aramıza katıldı









        Hassas Annemiz Cennet ve oğlu Umut








Hassas Annemiz Güneş ve kuzularıyla








5 aylık Yağmur sadece anne sütüyle beslenip böyle yumuk yumuk olunabileceğinin bir kanıtı. 









Yağmur'un abisi Bora'nın saçlarına bittik 








Yağmur'un tam yemelik ayakları 









Hassas Annemiz Güneş ve kızı Yağmur
















Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

27 Ağustos 2013 Salı

Sitede neler görmek istiyorsunuz? Hangi konuları yazmamı istersiniz? Kafanızı en çok ne kurcalıyor?

Sizin fikirleriniz benim için çok önemli. Her ne kadar niye bunu yazmadın veya niye bunu yazdın gibi yorumlar gerçekten hiç hoşuma gitmese de aklımda her zaman Hassas Anneler ile ne paylaşsam? Nasıl Hassas Annelerin işine daha fazla yarayabilir bu site? Acaba bu paylaşımımı beğenecekler mi? gibi sorular var. Yeni bir tecrübe edindiğimde hemen aklıma bunu sizlerle nasıl paylaşacağım ve bunun sizin işinize yarayabileceği geliyor. Amerika'daki faydalı olduğunu düşündüğüm siteleri ve en son yayınlanan makaleleri her gün takip ediyorum ve işinize yarayabilecekleri Türkçe'ye çevirip ve tabii her zaman kaynak gösterip sizlerle paylaşıyorum. Sosyal sorumluluk projeleri de paylaşmayı sevdiğim şeyler arasında. Tabii ki hepsini paylaşmam mümkün değil ama gerçekten çok fazla kişiye yardım edebilecek içten projelerin sayfamda her zaman yeri olacak. Birilerine yardım edemeyeceksem 36,000 kişiye ulaşmanın ne manası var?

Ama en çok sevdiğim Hassas Anne hikayeleri. İster doğum hikayesi ister çocuğunuzun veya sizin yaşadıklarınız olsun tecrübeleriniz çok önemli. Lütfen bunları benimle paylaşmaya devam edin. Çocuğunuzun çok ender görülen bir problemi veya hastalığı mı var? Herkesin kolay atlattığı bir süreci siz çok zor mu atlattınız? Oturun bilgisayarın başına ve içinizi dökün bana. Yaşadıklarınızı anlatın. En çok da sizin hissettiklerinizi okumak istiyorum. Sizin yazdıklarınızdan hem benim hem de tüm hassas annelerin öğreneceği çok şey var. Tabii ki hepsini yayınlamam mümkün değil ama çoğunu siteye koyabiliyorum. Yazıların imla hatasız yazılmış olması, uzun olması ve 2-3 tane resimle gelmesi yayınlanma şansını arttırıyor. Mesaja basabilir veya hassasanne@yahoo.com adresime gönderebilirsiniz. Değişik, sağlıklı ve resimli yemek tariflerinizi de bekliyorum. Özellikle paketli sağlıksız yiyeceklere alternatif evde hazırlanmış ürünler en sevdiklerim. Hayatınızı neler kolaylaştırıyor? Daha iyi bir anne olmanıza neler yardım ediyor? Ah keşke diğer annelere de bu tavsiyeyi verebilsem dediğiniz oluyor mu? Hassas Anneye uygun bir haber mi okudunuz, gönderin bana belki ben gözden kaçırmışımdır. Zaten artık 8 aydır burada nelere yer verdiğimi az çok anlamışsınızdır. https://www.facebook.com/hassasanneler hesabımı arkadaş olarak ekleyerek tüm paylaşımlarımın size gelmesini sağlayabilirsiniz. Facebook ne yazık ki tüm paylaştıklarımı size göndermiyor.

Eylül'den itibaren çok yoğun çalışabileceğim. 3 kuzu okullarına ben de bilgisayarın başına... Değişik paylaşımlar, söyleşiler, etkinlikler ve farklı şehirlerde Hassas Anne toplantıları ile Hassas Anne çok renklenecek ve hareketlenecek. Takipte kaldığınız ve yorumlarınız ve paylaşımlarınızla Hassas Anne sitemizi böyle harika ve interaktif bir site yaptığınız için çok teşekkürler.

Sitede neler görmek istiyorsunuz? Hangi konuları yazmamı istersiniz? Mesela günde kaç paylaşım yapsam süper olur? Bu aralar aklınızda ne gibi sorular var? Kafanızı en çok ne kurcalıyor?






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Benim Bildiğim Hassas Anneler çocuk istismarına sessiz kalmaz!



                         
Bundan daha Hassas Olduğumuz bir konu olmamalı. Kim ister çocuklara tecavüz edenlerin serbest bırakılmasını? Serbest kalsın da yine mi yapsın?
Kimsenin bir çocuğun gözündeki ışıltıyı söndürmeye hakkı yok! Lütfen hem paylaşalım hem de imzalayalım anneler! Şu anda 3337 imza var 6663 imza daha gerekiyor biz bunu tamamlarız diyorum!

Kampanyanın muhatabı: Fatma Şahin
ÇOCUK TECAVÜZÜNE SON ! Tecavüzcüler TUTUKLANSIN !


Başlatan: Ayse KaradumanÇocuk ve kadın tecavüzleri gıttikçe artıyor. İstismara uğrayan çocuklar susuyor. Onların sesi olalım. Tecavüzcüler serbest bırakılıyor. Bu memlekette tecavüz resmen suç olmamış durumda. ARTIK SUSMUYORUZ!

Tecavüzcüler serbest bırakılmasın. 10 Eylülde istismar mağduru çocuklar için, tecavüze uğrayan kadınlar için adliye önlerinde toplanacağız eylem yapacağız.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana geldi.

Son 15 yılda tecavüzden yargılanan 409 polis, asker, özel timci, korucu ve gardiyandan hiçbiri cezalandırılmadı.

Jin Haber Ajansı’nın haberine göre, TÜİK, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın erkek şiddeti verilerinden satırbaşları şöyle:

* Son 15 yılda 241 polis, 91 asker, 17 özel timci, 15 korucu, 45 gardiyan tecavüzden yargılandı. Fakat hiçbiri ceza almadı.

* Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altında. Bunların yüzde 90’unu kız, yüzde 10’unu oğlan çocukları oluşturuyor.

* Acil yardım hattını arayan kadınlardan yüzde 57'si fiziksel şiddete, yüzde 46,9'u cinsel şiddete, yüzde 14,6'sı enseste ve yüzde 8,6'sı tecavüze maruz kalıyor.

* Çocukların yarısı ensest mağduru

* 5–10 yaş arası çocukların yüzde 55'i ensest mağduru.

* 10–16 yaş arası çocukların yüzde 40’ı ensest mağduru.

Lütfen paylaşalım Hassas Anneler, bundan daha Hassas olduğum bir konu yok!

Siz de böyle düşünüyorsanız sessiz kalmayın ve bu yazıyı imzalayın. 


http://www.change.org/tr/kampanyalar/çocuk-tecavüzüne-son-tecavüzcüler-tutuklansin?share_id=cpSZNqlcqS&utm_campaign=twitter_link_action_box&utm_medium=twitter&utm_source=share_petition







Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

25 Ağustos 2013 Pazar

Hassas Annelerimizden: Çok uzun çok acılı ama derslerle dolu bir hikaye... Çocuğunuz çok fazla hastalanıyorsa özellikle okuyun.

Annemin ikinci gebeliğiydi daha o zaman anlamış bir problem olduğunu karnımda hiç hissetmedim diyor. 9 ay boyunca kaç kez gitmiş doktora bir problem yok demişler. 1982 ekim ayında kardeşim dünyaya geldi hastalıklarla dolu bir çocukluk geçirdi, düşmeyen ateşler, geçirilen havaleler, bunların sonucunun getirdiği duyma kaybı, gelişim geriliği daha neler neler...
Her seferinde ilaç tedavisiyle eve gönderildik, iyileşiyordu 15 gün sonra yine hasta.

2 hafta üst üste acile gitmiştik yine gece aynı nöbetçi doktora denk geldik Allah bin kere razı olsun, "Bu kadar bir çocuk havale geçiremez dedi yarın hastaneye gelin tahlil isteyeceğim" dedi. Tahlilleri yaptırdık, doktorun şüphesi doğru çıktı bağışıklık sisteminde bir sorun vardı ama Bursa yeterli değildi. Bu hastalık için bizi Ankara Hacettepe'ye sevk ettiler orada vardı bu bölüm uzun incelemelerden sonra 'Humoral İmmün Yetmezliği' olduğu tespit edildi bağışıklık sistemi hiç yoktu 0'dı daha 9 yaşındaydı. Tüm aile test yapıldı bende yoktu ama annem ve babamın kromozomlarında sorun vardı, milyonda bir görülürmüş annemdeki eksik kromozomla babamdaki eksik kromozom birleşmişti kardeşimde. Öğrendiğimizde yıkılmıştık ama yapılması gereken durumu kabul edip en iyi şekilde tedavisini ve yaşamını sağlamaktı. Okul hayatı bu yüzden sona erdi. Her ay Hacettepe'ye gittik senelerce aylık serum tedavisi gördük günlük ilaçları oldu. Epilepsi hastası oldu onun ilaçlarını kullandı. Tabii getirisinde sorunlu bir ergenlik dönemi geçirdi askere gitmemesi gerekiyordu 40 gün istanbul'a gittik geldik ve raporu çıkardık artık askere de gitmeyecekti, ve bu kardeşime başka bir yıkım olmuştu, her fırsatta da dile getirdi.

    Bu şekilde yaşamaya alışmıştık 2003 yılında Hacettepe'deki profesörümüz Çocuk İmmünolojisi Polikliniği açtı Bursa Tıp Fakültesine bu işimizi biraz daha kolaylaştırmıştı çünkü Ankara'da tanıdığımız yoktu hep otelde kalmamız gerekmişti senelerce. Herkes üstüne titremişti çok iyi bakmıştık ona yemesi, içmesi, ilaçları, kontrolleri hep düzenliydi hiç aksamadı. Ta ki 2012 Mart'ına kadar... Yine bir sorun vardı, çok öksürüyordu, ateşleniyordu çok sık ,nefes alamıyordu astım teşhisi konuldu ama ilaçlar iyi gelmemişti. 2012 Temmuz'unda yüksek ateşten ve nefes tıkanıklığından hastaneye yatırdık. Tahlilller yapıldı lenf nodülleri var dendi tüm vücudunu sarmıştı numune alınıp patalojiye gönderildi sonuçları iyi çıkmamıştı aynı örnekleri İstanbul Cerrahpaşa tıp fakültesine götürmemizi istediler. Prosedürler ve sonucu almak uzun sürüyordu. 20 gün sonra aynı karar çıktı immün yetmezliğinden dolayı kemoterapi de veremediler sadece ön serumlarını verebildiler ve her hafta kan –trombosit verildi. İmmün yetmezliği dünyada da halen araştırılan bir hastalık ve kardeşim Türkiye'de bağışıklık sistemi hiç olmayan tek insandı. Bu hastalıktan var insanlarda ama az tedavilerle hayatlarını sürdürebiliyorlar, bizim hiç yoktu bağışıklık sistemimiz vücudu dayanamıyordu. En son kemik iliğinden tahlil yapıldı ve ilik kanseri olduğunu da öğrendik çok az zamanı kaldı dediler tedaviye cevap vermiyor dediler. 

    Tabiri caizse çok çekti. Son ayında artık yürüyemez hale geldi. Doktorlara dönüp "ne olur ağrı kesici verin bana!" diye haykırdığı hala kulaklarımda.14 Aralık 2012 de kardeşimi kaybettik daha 30 yaşındaydı büyük bir yıkımdı bu bizim için hala toparlanmaya çalışıyoruz.

Bunu size neden yazdım çok takipçiniz var 1 kişi bile olsa etrafta bu hastalığı olan ama bilmeyenlerin fikri olsun istedim insanların Aaaa evet böyle hastalıklar da varmış diyerek belki yol gösterirler istedim. 

Eğer çocuğunuz çok sık hastalanıyorsa, çok sık havale geçiriyorsa, adını bile duymadığınız bulaşıcı hastalıkları tekrar tekrar geçiriyorsa ve gelişim geriliği varsa lütfen ama lütfen doktorunuza danışınız bağışıklık sisteminde bir sorun mu var acaba ? diyerek sorunuz.

Doktorlarımızın bize dediği ilk şey çok iyi bakmışsınız bu yaşa kadar gelmesi mucizeydi oldu. Belki çok yüzeysel yazdım size ama bunu yazmak benim için hiç kolay olmadı.

30 senelik bir mücadeleyi uzun uğraşlar sonucunda kaybettik biz…

Hassas Annemiz Figen





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Bırakın uyuyalım yoksa kötü olur! Ben demiyorum araştırmacılar söylüyor




Benim de 8 yıl önce araştırma ve iletişim koordinatörü olarak 1 sene boyunca çalıştığım Amerika'nın en iyi üniversitelerinden Duke Üniversitesi'ndeki bilim insanları kadınların erkeklerden daha fazla uykuya ihtiyacı olduğunu bulmuşlar. Kadınlar uykusuz kaldıklarında sabahları daha huysuz oluyorlarmış. Yani hayatınızdaki kadın sabah huysuz kalktıysa ona fazla yüklenmeyin, bu çok doğal. Hatta onun birkaç saat daha uyumasını sağlamazsanız sonuçlarına katlanmanız gerekebilir.

Araştırmacılar, uykusuz kaldıklarında kadınların hem zihinsel hem de fiziksel olarak daha kötü etkilendiklerini söylüyorlar. Uykusuz kalan kadınların kalp hastası olma, depresyona girme ve psikolojik problemler yaşama riski artıyor.
Bu kadınların uyandıklarında daha çok ağrısı olabiliyormuş.
Buna karşın erkeklerin sağlığı ne kadar uyuduklarına bu kadar bağlı olmuyormuş. Çalışmadaki erkekler uykusuz kalan kadınlar gibi problemler yaşamamışlar. Uykusuz kalan kadınlar sabahın erken saatlerinde daha depresif, daha kızgın ve daha düşmancılmışlar.


Ee demek ki uzak durmak gerek sabah sabah bu kadınlardan! Ya da en iyisi bırakın bu kadınları biraz daha uyusunlar uykularını alsınlar! Değil mi yani? Artık çocukların kahvaltılarını baba mı hazırlar, okul için baba mı giydirir ne gerekirse yapacak annenin sağlığı ve ruh hali için. 


 Uzmanlar bu etkileri azaltmak için ne öneriyor?
Gece yeterince uyuyamazsanız, gün içinde etkili kısa uykular için zaman yaratın. Bu uykular ya 25 dakika olmalı ya da 90 dakika. Bunun dışındaki uyku süreleri uyandığınızda daha kötü hissetmenizi sağlar.

Uzmanlar bunu ilk defa önermiyorlar. Daha önce de İngiltere'deki en tanınmış uyku uzmanlarından biri kadınların 20 dk. daha fazla uyuması gerektiğini bulmuştu. Bu da kadın beyninin çok işlevsel çalışması nedeniyleymiş. Gün içinde beyninizi ne kadar kullanırsanız kendine gelmek için o kadar fazla uykuya ihtiyacı oluyormuş. Kompleks ve çok fazla karar verme gerektiren işlerde çalışan erkekler için de bu yazdıklarım geçerliymiş.


Yani özetle; Bırakın uyuyalım yoksa kötü olur!








Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

23 Ağustos 2013 Cuma

Çocuklarda Büyüme Ağrıları

Prof. Dr. Hilmi Apak, çocuklarda görülen büyüme ağrılarının dikkate alınması gerektiğini, ağrı yanında farklı şikayetlerin de olması halinde çocuğun lösemi gibi tehlikeli hastalıklar açısından değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Çocuklarda görülen büyüme ağrılarının annelerin en fazla şikayet ettiği konuların başında geldiğini açıklayan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hematoloji Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Apak, “Anneler, büyüme ağrısının fizyolojik bir olay olmasına rağmen ‘ağrıların altında önemli bir hastalık yatıyor mu?’ endişesi ile çok sık hekime başvuruyorlar. Çocuklar, doğdukları andan itibaren büyümeye başlar. Tamamen normal olan büyüme ağrılarından endişe etmeye gerek yok. Fakat ağrıların yanında ateş, şişlik, morluk, halsizlik, solukluk gibi farklı hastalık bulguları da varsa çocuk uzman bir hekime götürülerek, lösemi, kemik tümörleri gibi ağrıya da neden olabilecek diğer hastalıklarının olup olmadığı araştırılmalıdır” diye konuştu.

AĞRIYAN YERLERİ OVALATIRLAR

Çocuklarda ağrıların 3 yaşından itibaren 13-14 yaşlarına kadar sürebileceğini, ağrı yüzünden çocukların gece uykularından bile uyanabileceklerini söyleyen Prof. Dr. Apak, “Bu ağrılar genellikle ayaklarda, dizin arkasındaki kaslarda, baldırlarda, uyluk kaslarında görülür. Ağrılar genellikle çift taraflı olarak görülür. Eklemlerde görülmez. Çocuk ağrıyan yerlerini sık sık annesine ovalatmak ister. Çünkü bir çocuğun oyun oynarken düşüp bir yerini çarptığında ağrısının olması başka bir durum. Dönem dönem ağrılarının olması da başka bir durum. Tehlikeli olan hastalıkların belirtilerini de içeren bu ağrıların neden olduğunun bulunması, ailelerin rahatlamasına neden olacaktır” ifadelerini kullandı.

ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR

Vücutta kemik ağrılarıyla ortaya çıkabilen hastalıklardan löseminin ilk belirtilerinin başında kansızlık, enfeksiyon ve kanama geldiğini belirten Prof. Dr. Apak, “Ağrı şikayeti ile başvuran hastaların kemik ağrıları dışında kansızlık, cilt altı kanamaları, ateş gibi bulguları varsa hastayı dikkatle incelemek lazım.Bu bulgular romatizmal ya da enfeksiyon nedenli bir hastalığı da gösterebilir, önemli bir kan hastalığının da belirtisi olabilir. Bu hastalıkların erken tanınması tedavisi açısından çok önemlidir. Çok basit bir muayene ve kan testi ile bu hastalıkların varlığı ekarte edilmeli. Ayrıca yine ağrıya neden olabilecek kemik tümörleri de basit bir röntgen film ile teşhis edilebilir. Kemik tümörleri erken teşhis edilirse tedavileri çok kolay olabilmektedir. Ancak ileri derecede beklemiş kemik tümörleri başka organlara sıçramış olursa tedavi çok zahmetli ve uzun olabilmektedir” dedi.

Kaynak: http://www.internethaber.com/cocuklardaki-buyume-agrisi-535194h.htm
Hassas Annemiz Binnaz:

Ece hanım. Kuzum gece durduk yere ağlayarak uyanıyor ve dizlerini ovuyor. 15-20 dakika sonra sakinleyip uykuya devam ediyor. Biz de ovuyoruz. Araştırmalarım sonucunda nedeni bilinmeyen büyüme ağrıları oluyormuş 3-12 yaş çocuklarda. Aynı sorunu yaşayan anneler var mı benim gibi? Kızım 3 yaşında, şimdiden teşekkür ederim.
Cevabım:

Evet boyun hızlı uzaması nedeniyle büyüme ağrıları olur ama yine de bu ağrıların yanında başka şikayetler varsa tehlikeli olabilir. Bir sonraki kontrolünde doktoruna söyleyin buna dikkat ederek muayene etsin. Belki sizi bir çocuk ortopedistine yönlendirebilir.




Benim çocuklarım da normalden fazla uzadıkları ve çok uzun boylu oldukları için (Maşallah)bu konu beni çok endişelendiriyordu. Alper 0-1 yaş arası 34 cm uzadı. 1-2 yaş arası 20 cm uzadı. Şimdi de normalden 3,5 yaş ileri gidiyor. Kızlar da 2 yaş ileriler. Senelik uzamaları normal bebeklerden çok fazla olduğu ve 1.94 olan babaları da tüm çocukluğu boyunca büyüme ağrılarından çektiği için bu ağrıları çekmelerinden çok korkuyordum. Ben araştırmalarım sonucunda büyüme ağrılarına en iyi gelen şeyin cimnastik ve yüzme olduğunu buldum. Çocuklar yazın bol bol yüzdüler 4 yaşından itibaren de haftada 1 gün cimnastik dersine gitmeye başladılar. Hiç büyüme ağrısı çekmediler. Zaten cimnastik çok faydalı ve kız erkek tüm çocukların spora cimnastik ile başlaması öneriliyor. Bence siz de esneme hareketleri yaptırmaya başlayın belki doktorunuz size bazı hareketler önerebilir ve biraz büyüyünce de cimnastiğe yazdırırsınız. Anneannem ve bir çok doktor çocuklara kelle paça çorbası yedirmeyi de öneriyor. Denemekte bir zarar göremiyorum. Bir de eklem ağrılarına kantaron yağı ile ovmak çok iyi geliyor. Doktoruna danışıp onu da deneyebilirsiniz. Geçmiş olsun





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

22 Ağustos 2013 Perşembe

Sihirli 40 Hafta kitabı kazanan 3 Hassas Annemiz ve yedek talihliler!

Sihirli 40 Hafta kitabı kazanan 3 Hassas Annemiz ve yedek talihliler! Kitabın yazar-çizer geliri de Çanakkale 18 Mart Araştırma Hastanesinin yeni doğan biriminin ihtiyaçları için kullanılacak. Lütfen kazanan ve yedek talihliler mesaja basıp bana adres ve telefon bilgilerini göndersinler. Bu 3 kitabı Hassas Annelerimize hediye eden yardımsever Hassas Annemiz Devrim Şahin Atılkan'a çok teşekkürler. 

https://www.facebook.com/sihirli40hafta sayfasına üye olarak ona destek olabilirseniz sevinirim. 30 Ağustos'a kadar kazanan talihliler bilgilerini göndermezlerse hediye yedek talihlilere verilecektir.

1.talihli-Aysun Şemi Ider

2.talihli-Fatma Acar Karagöz

3.Talihli-Bahtiyar Birsen Yıldız

1.Yedek-Nilüfer Yıldırım Özekinci

2.Yedek-Gamze Koluman Menteşe


3.Yedek-Deniz Tekin




Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Beni arkadaş olarak da ekleyebilirsiniz

Biliyorsunuz Facebook sayfamda paylaştığım herşeyi size göndermiyor. Kafasına göre seçip bazı şeyleri sizin zaman akışınıza gönderiyor. Bu benim hiç hoşuma gitmiyor çünkü paylaştığım her bilgi size ulaşmıyor, her hediye çekilişi kampanyamdan haberdar olamıyorsunuz ve daha sonra bana "aa ben bunu niye görmedim, bu hediyeden benim niye haberim olmadı?" diye haklı olarak sitem ediyorsunuz. Çok haklısınız facebook'un bu özelliği beni de çok sinirlendiriyor. 

Bu arada birçok Hassas Annemiz beni arkadaş olarak da eklemek istiyor ve benim adıma olan facebook özel sayfama arkadaşlık isteği gönderiyor. Güvenlik nedeniyle ve eşim çocuklar açısından uygun bulmadığı için oradan sizi arkadaş olarak ekleyemiyorum. 

Bu iki soruna da çözüm olarak isteyenlerin www.facebook.com/hassasanneler hesabını arkadaş olarak eklemesini öneriyorum. Buraya arkadaşlık isteği gönderen Hassas Annelerimizin arkadaşlık isteğini hemen kabul edeceğim ve burada paylaştığım her şeyi orada da paylaşacağım. Böylelikle hiç bir şey kaçırmayacaksınız. Bu arada oraya biraz daha fazla fotoğraf koymaya ve daha değişik şeyler de eklemeye çalışacağım. Böylece hiçbir paylaşımımı ve hediye çekilişimi kaçırmayacaksınız. 






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

İyi ki doğurdum dediğin o anlar her şeye bedel...



İşte böyle anlarda 9 aylık bekleyişin, uykusuz gecelerin, gözyaşlarının, yorgunlukların ve inanılmaz çabaların acısı çıkıyor.
İyi ki doğurdum dediğin o anlar her şeye bedel...

Hassas Annemiz Hülya:
Ecem ,
Şu oğluşumun yaptığına bak! Ben ütü yaparken gidip içeride çizmiş... Artık her işimi robot yapacakmış hatta yatağıma kahvaltı getirip bana matmazel diyecekmiş Ayrıca robotun bana ait olduğu belli olsun diye ayakları ismimin baş harflerinden oluşuyor. Nasıl bir ince zeka... Anne olduğumu bir kez daha hissettirdi bu jest. İyi ki anneyim ve iyi ki oğlumun annesiyim..Öpüyorum canım.

Sizin çocuklarınızın da böyle hissettirdiği anlar olmuştur mutlaka. Duymak isterim





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

19 Ağustos 2013 Pazartesi

15 yıl önce vefat eden canım annemi ve babamı rahmetle anıyorum. Lütfen alkollü araba kullanmayın ve kullandırtmayın



Tam da bu saatlerdi. 

Tam 15 yıl önce.

Benim 22 yaşında birden büyüdüğüm gün.

Çocukluğumun, gençliğimin, gamsız günlerimin ve yersiz mutluluklarımın bittiği gün.

Annemi ve babamı bir saniyede kaybettiğim o gün.

Her sene bugün bir donukluk hissi olur içimde, zaten her gün içimde olan bu acı için kazanın yıldönümünde üzülmek zorunda olmak hoşuma gitmez ama üzülürüm yine ve mutlaka ağlarım bir kez gün bitene kadar.

Bir de yoğun bir utanç duyarım çünkü içten içe bir de şükür ve mutluluk vardır bir yerlerde. Aynı kazadan sağ ve kalıcı bir hasar olmadan kurtulmuş olduğum ve buna sevindiğim için utanırım kendimden. Bunu burada ilk kez yazıyorum ve kendime de ilk kez itiraf ediyorum. Bazen ikinci doğum günüm olarak görürüm 20 Ağustos'u. Ölmediğim ve Allah'ın yaşamıma mucizevi bir şekilde devam etmeme izin verdiği o gün yeniden doğduğum gün sayılabilir mi? Sonuçta uçurumdan uçtuğumuz arabanın o arka koltuğunda sağ ve solumda oturan annem ve babam öldü ve ben ölmedim.


Bilmiyorum ama tek bildiğim yaşamaya devam ettim ve yıllarca bunu atlatamasam da çocuklarımdan sonra hayata iyice tutundum ve mutluluğu yeniden yakaladım. Annemle babamın da hayattan tüm istedikleri buydu ve ömürleri boyunca bunun için çabaladılar. Hepimizin üzüntüleri ve dramları var ama kendi kendimizi iyileştirmenin yolunu bulacağız. Bunun için çabalayan insanları çok takdir ediyorum. Bunun yanında gerçekten önemsiz sorunlar yüzünden kendine ve etrafındakilere dünyayı dar edenlere de kızıyorum. Unutmayın ölümden başka her şeye çare var. Hayatta çok zorluklar yaşadım, annemi babamı bir saniyede kaybettim, onlardan 6 ay sonra kızının acısına dayanamayan çok sevdiğim dedemi kaybettim. 9 sene önce ilk oğlum Kaan'ımı ilk göz ağrımı kaybettim şimdi de çok mutlu bir yuvam ve çok şükür sağlıklı 3 evladım var. Hayat böyle iniş ve çıkışlarla dolu. Herkesin iniş çıkışları farklı. Bazılarının yokuşları çok dik bazılarınınki daha düz ve çıkması inmesi kolay. Bunlar olan şeyler ve önemli olan onlara verdiğiniz tepkiler. Sadece siz kendinizi yıkabilirsiniz veya yeniden inşa edebilirsiniz. Başkasından veya bir olaydan bunu beklemeyin. Elinize alacaksınız aletlerinizi ve kendinizi yeniden inşa edeceksiniz ayağa kaldıracaksınız. Sonra da şükredeceksiniz. Kendinizden kötü durumda olanı mutlaka bulabilirsiniz. Sizin de hayatınızda bu anlattıklarımı bulduğunuzu biliyorum ve size umut vermek istiyorum.


En Hassas olduğum konuya tam da bugün yeniden değinmek istiyorum. Kimseyi üzmek değil niyetim sadece örnek olmak. Bu kadar kişiye ulaşıyorum ve belki bu sayede sesim birilerine ulaşır ve bir kişiye bile engel olsam bence değer. Lütfen alkollü araba kullanmayın ve alkollü kişilerin kullandığı arabalara binmeyin. Çocuklarınıza örnek olun. Siz alkollü araba kullanmazsanız onların da kullanmama olasılıkları çok büyük. Sizi alkollü araba kullanırken görürlerse siz onlara ne kadar kullanma derseniz deyin hiçbir manası yok.


Bu konu benim için çok önemli çünkü 20 Ağustos 1998'de ben 22 yaşındayken canım annemle babamı alkollü bir sürücü yüzünden trafik kazasında kaybettim. Ben de mucizevi bir şekilde kaburga ve omuz kırıklarıyla kurtuldum. Lütfen alkollü araba kullanmayın, kullandırtmayın ve alkollü bir sürücünün arabasına binmeyin. Annem ve babam çok erken aramızdan ayrıldı. Bu resim çok sevdiğim bir resimdir anne ve babamla. Mekanları cennet olsun inşallah. Dualarınızda olsunlar. Bu vesileyle onları anmış oldum. Sizi üzdüysem affedin.





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Devlet okullarında dağıtılan sütler

 Geçen sene olduğu gibi bu sene de devlet okullarında okuyan ilkokul ve ana sınıfı öğrencilerine haftada 3 gün süt dağıtılacak. Çocuğunun süt içmesini istemeyen veliler okul başladığında dağıtılan formda bunu belirtiyorlar. Bu formda çocuğunuzun süte alerjisi olup olmadığı da soruluyor.

 Bu uygulama tabii ki özellikle maddi durumu kötü olan aileler için çok faydalı.  En azından haftada üç gün bu çocuklar süt içmiş oluyorlar. Normalde sütü zor içen çocuklar da diğer arkadaşları içince onlara uyup süt içebiliyor. İyi niyetle yapılan bir kampanya ama geçen sene bazı zehirlenme vakaları olduğu için bazı veliler çocuklarına süt verilmesini istemiyorlar.

 Ben de geçen sene formda Alper'in süt içmesini istemediğimi belirttim. Süt verilen günlerde genellikle yanına kutu organik süt koydum onu içti.  Zehirlenmeler ve normal (organik olmayan) süt olması hoşuma gitmedi. Kutu süt olması da iyi değil tabii. Çocuklara güvendiğim sütçümüzden aldığım sütü (inekler evimin önündeki çayırlıkta otluyor) ve bazen de organik günlük süt veriyorum. Organik olmayan sütte olabilecek antibiyotikler ve hormonlar beni endişelendiriyor. Zaten günde sadece 1 bardak süt içiyorlar. Kalsiyumu dereotundan, peynirden ve çok yedikleri benim mayaladığım yoğurttan alıyorlar. Bu sene de okuldaki forma içmeyecek diyeceğim. Hem belki de onun içmediği sütler ihtiyacı olan başka bir çocuğa da gidebilir.





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Hassas Annemiz Beyza'nın çikolatalı minik kek tarifi



İşte canım arkadaşım Beyza İmamoğlu Köseoğlu'nun harika tarifi. Bu tarifi sevmeyen çocuk görmedim hazır top kekler gibi yumuşacık oluyor. İçinde şeker olduğu için 1 yaşından küçüklere yasak. Şeker nedeniyle bu konuda daha hassas olan annelerimiz yedirmek istemeyebilir. Yine de paketlenmiş ve hazır keklere lezzetli bir alternatif. 


2 yumurta

1 su bardagı toz şeker
1 su bardagı süt
1/4 su bardagı zeytinyağı 
1 paket kabartma tozu
1 paket  vanilya
2 su bardağı un
2 çorba kaşığı kakao
1 su bardağı dövülmüş fındık- (yoksa hindistan cevizi)
istediğiniz kadar kuru üzüm ve damla çikolata (her çocuk sevmeyebilir)

Fırını 175 dereceye ayarlıyoruz. Yumurta ve şeker iyice çırpılır. Vanilya ve süt ekleyip çırpmaya devam edilir. Yağ, un ve kabartma tozu eklenip tahta kaşıkla karıştırılır. Kakao, fındık, üzüm ve damla çikolata eklenir. Minik kek kalıplarına dökülür. Yumuşacık kekler için çok pişmeden almak lazım fırından. Kürdanla içi pişmiş mi diye kontrol ediyorum. Minik kekler çok çabuk pişiyor unutmayalım.





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Facebook sayfamızda 35.000 Hassas Anneyi geçmişiz hiç haber vermiyorsunuz Hassas Anneler :)

Çok teşekkür ederim hepinize takip ettiğiniz, yazdığınız yorumlarla ve mesajlarla sitemi böyle interaktif ve ilginç bir yer yaptığınız için. Her an sizlere nasıl daha çok bilgi ulaştırabilirim ve anneliğin keyfini nasıl daha güzel çıkarabiliriz diye düşünüyorum. Sizleri çok seviyorum ve Hassas Anneliğe devam diyorum :)

www.facebook.com/1hassasannne





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün 

18 Ağustos 2013 Pazar

Plastik terlikler yüksek oranda cilt üzerinden vücuda alınabilecek kimyasal maddeler içeriyor!



Plastik terlikler yazın çocuklarımızın ayaklarından çıkmıyor. Genellikle çok ucuza alabildiğimiz için çeşit çeşit renk renk alıyoruz. Daha geçenlerde 7,5 liraya kızların beğendiği bir terliği aldım. Sonra  da bu haberi okudum. Plastik terlikler yüksek oranda cilt üzerinden vücuda alınabilecek kimyasal maddeler içeriyormuş. Sanırım özellikle çok ucuz olanlarda bu risk daha fazla. Ama gidip bir plastik terliğe de 80-90 tl vermek her ailenin yapabileceği bir şey değil. Bilemiyorum nasıl bilebiliriz hangi plastik terliğin bu maddeleri içerip içermediğini. Yine de bu yapılan araştırmadan haberiniz olsun istedim.




Haber:


Plastik terliklere dikkat!

Batı Alman Radyo Televizyon Kurumu'nun (WDR) girişimiyle, plastik terlikler üzerinde yürütülen bir araştırma, terliklerin kanserojen madde içerdiğini ortaya koydu.
Yaz aylarının vazgeçilmezi olan plastik terliklerin sağlık açısından bazı riskleri barındırdığı ortaya çıktı. Batı Alman Radyo Televizyon Kurumu'nun (WDR) inisiyatifi ile yapılan araştırmada, farklı fiyat aralıklarından seçilen on plastik terlik incelenmek üzere laboratuvara gönderildi. Araştırmanın sonuçlarına göre, terlikler yüksek oranda cilt üzerinden vücuda alınabilecek kimyasal maddeler içeriyor.

Terlikler PAH içeriyor

Terliklerde tespit edilen en tehlikeli kimyasal ise polisiklik aromatik hidrokarbon (PAH) adı verilen madde. PAH, kanserojen olarak biliniyor. Almanya Federal Çevre Dairesi uzmanları, uzun zamandır bu maddenin kullanımının bir sınır değeri belirlenerek kısıtlanmasını talep ediyor, ancak henüz bu yönde bir düzenleme yürürlüğe girmedi. Laboratuvar sonuçlarına göre test edilen on terlikten altısında, söz konusu sınır değerinin üzerinde PAH maddesi tespit edildi.



Test edilen yedi terliğin ise ağır metaller içerdiği belirlendi. Bu metaller her ne kadar cilt tarafından alınmasa da, çöpe atıldığı takdirde içerisinde bulunan kromm , kurşun ve kadmiyum nedeniyle çevreyi kirletiyor.

Uzmanlar, plastik terliklerin çorapla giyilmesi tavsiyesinde bulunuyor


kaynak: http://www.amerikaliturk.com/news/yasam/48205-plastik-terliklere-dikkat/





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

İnanılmaz bir şey! Suda Normal doğumda su kesesi bozulmadan doğan bebeğin resmi. Sanki anne karnının içine bir bakış gibi!



İnanılmaz bir şey! Suda Normal doğumda su kesesi bozulmadan doğan bebeğin resmi. Hem de ikiz doğmuş bu bebekler.

Sanki anne karnının içine bir bakış gibi!



kaynak: https://www.facebook.com/photo.php?fbid=687300684633375&set=a.358525850844195.104212.129666903730092&type=1&theater






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Hassas Anne Facebook, Twitter ve Instagram hesapları

Sevgili Hassas Anneler,

Hassas Anne sitesi olarak sosyal medyada farklı yerlerde yer alıyorum. Facebook, twitter ve Instagram'daki hesaplarımı her gün güncelliyorum. Bu üç yerde birbirine bazen benzese de farklı paylaşımlar yapıyorum. Şu anda okuduğunuz facebook sayfamda daha çok siz annelere yardımcı olacak bilgileri ve hoşunuza gidebilecek annelikle ilgili şeyleri paylaşıyorum. Buranın en önemli amacı hassas olduğum konuları sizlerle paylaşmak ve çocuklarınız büyütürken size yardımcı olacak, işinizi kolaylaştıracak bilgiler vermektir. Buradan siyasi ve tartışmaya açık olabilecek şeyleri paylaşmamaya çalışıyorum. Zamanında paylaştım ve gerçekten hiç beklemediğim tepkilerle karşılaştım. Çünkü ne yazık ki bazı insanlar fikirlerini başkalarına hakaret etmeden ve onları üzmeye çalışmadan ifade edemiyorlar. Burada kavga ve üzücü yorumlar istemiyorum. Özellikle de bana hakaret etmeye başlandığında bazı annelerin siteme girişini engellemek zorunda kalıyorum ve bunu yaptığımda o annenin çocuğunun bu bilgilerden yararlanamayacak olması beni çok üzüyor. Sonuçta benimle aynı fikirde veya zihniyette olmasa da o annenin çocuğu da benim için çok değerli. Bu benim size faydalı olma çalışmalarımı sekteye uğratıyor ve bazı anneler ve çocuklar paylaşımlarımdan yararlanamıyor. Annelikte birleşmemizi istiyorum, birbirimizden bazı insanların amaçladığı gibi ayrılmamız yerine. Uyun gördüğüm sosyal sorumluluk projelerini her zmaan paylaşmaya devam edeceğim. Hayırlı işler yapmayacaksam neredeyse 35.000 kişiye ulaşmanın manası yok. 

Facebook hesabım: www.facebook.com/1hassasanneBu nedenle lütfen bana şunu neden paylaşmadın onu neden yazmadın gibi şeyler yazmayın. Mesela Mısır'daki katliam ve insanlık suçu tabii ki beni de çok üzüyor ve endişelendiriyor ama bunu burada yazmayı değil twitterdaki hesabımda yazmayı tercih ediyorum. Bu önemsemediğim anlamına gelmiyor. Lütfen bana neyi yazıp yazamayacağımı dikte ettirmeye çalışmayın. En hoşuma gitmeyen şey bu, inanın o zaman yazacağım varsa da yazmak istemiyorum. Lütfen siz kendiniz bir sayfa açın ve orada ne isterseniz yazın. Üç hesabımı da takip ederseniz gündemdeki her sorunu ve meseleyi paylaştığımı göreceksiniz. 
Instagram hesabımda çocuklarımın ve benim resimlerimi görebilirsiniz. Her gün resim yüklüyorum. Bazen gazetelerde ve dergilerde güzel haberlere rastlarsam onları da çekip koyuyorum. Gerçekten çok seviyorum instagramı ve sık sık fotoğraf yüklüyorum. Akıllı telefonunuz varsa 1hassasanne olarak takip edebilirsiniz. Akıllı telefonunuz yoksa bu siteden de resimlere bakabiliyorsunuz. 
http://instagram.com/1hassasanne

Twitter hesabımda daha çok siyasi ve gündemdeki olaylara anlık tepkilerimi bulabilirsiniz. Twitter da seviyorum ama oraya fazla zaman ayıramıyorum. Twitter hesabım: HassasAnne 
www.twitter.com/HassasAnne
Sevgi ve birlik dolu günler diliyorum. Hepinizi seviyor ve kucaklıyorum.
Ece





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

15 Ağustos 2013 Perşembe

Çocuğunuzun ilk dişi kaç yaşındayken düştü?




İlk çıkarken canımıza okuyan süt dişleri 6-7 yaşlarında patır patır dökülmeye başlıyor. Alper'in ilk dişi 3 hafta önce 6 yaş 2 aylıkken düştü. Hemen de yerine yenisi çıktı. İkincisi de bugün 6 yaş 3 aylıkken eliyle sallarken elinde kaldı. İlkinde sanırım biraz fazla oynayıp salladığından biraz ağrı yaptı ama bunda hiç ağrı olmadı. Annelerin çok merak ettiği ve bana da sık sık sorduğu bir soru bu.

Sizin çocuğunuzun ilk dişi kaç yaşındayken düştü?





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

www.onlineanne.com sitesi benimle Teknoloji ve çocuk konusunda bir söyleşi yaptı

Amerika'da yaşayan annelerin kurduğu ve annelerin ve çocuklarının teknoloji kullanımı ile ilgili yazılar yayınlayan  www.onlineanne.com sitesinin çocuklar ve teknoloji hakkındaki sorularını cevapladım.


Hassas Anne ve Teknoloji

Bugüne kadar sitemizde teknoloji kullanımı ile ilgili olarak özel eğitim öğretmenlerine, ebeveynlere, uygulama geliştiricilere yer verdik; yer vermeye de devam edeceğiz. Bir süredir ise aklımızda blog yazan anne, babaları daha yakından tanımak, çocuklar ve teknoloji konusunda  fikirlerini öğrenmek vardı. Bütün yaz tembellik ettikten sonra sonunda Hassas Anne Ece Kumkale ile açılışımızı yapıyoruz.
Biliyorsunuz Ece’nin hepimizi vuran sloganı “Çocuğunuzu büyütürken bir kere bile “bu kadar da hassas olma canım” lafını duyduysanız doğru yerdesiniz!“. Sonuçta ebeveynlik konusunda her birimizin farklı alanlarda  hassasiyeti var ve illaki bir şekilde, bir alanda “bu kadar da hassas olma canım” lafını yiyoruz birilerinden.  Ece sağolsun  bu lafı yiyen annelerin yalnız olmadığını göstermekle kalmıyor, ayrıca pek çok hassasiyet alanında bilimsel araştırmaları da filtresinden geçirip annelere ve babalara ulaştırıyor. Gerisini size kendisi anlatacak.
Bizim bu arada amacımız ise hem birbirimizi daha yakından tanımak hem de çocuklarımızın teknoloji kullanımı konusunda fikir alışverişinde bulunmak. Kapımız da herkese açık; blogunuzun olması şart değil. Varsa teknoloji ve çocuklar konusunda olumlu ya da olumsuz söyleyecek sözünüz, bekleriz :-)   “Teknolojiyi çocuğumun yanına yaklaştırmam”,”sosyal medya, blog falan işim olmaz” diyor da olabilirsiniz. Herkesin başımızın üsünde yeri var, sorularımızı cevaplamak için bize bir mail atın yeter. “Ne kadar farklı düşünce o kadar iyi” diyoruz…
Şimdi sizi Hassas Anne ile başbaşa bırakıyoruz ve kendisine bize zaman ayırdığı için çok teşekkür ediyoruz :-)
hassasanne2
 1. Bize biraz kendinden ve çocuklarından bahseder misin? Hassas Anne kimdir? Bugüne kadar neler yapmıştır? (çocuk/ların yaşı, sınıfı vs)
Adım Ece Kumkale. 37 yaşındayım, 17,5  yıldır aşık olduğum eşimle 14 yıldır evliyim. 3 tane bize göre dünya tatlısı çocuğumuz var. Oğlum Mehmet Alper 6 yaşında ve ilkokul 1’i bitirdi. Kızlarım Sevinç ve Esin 4,5 yaşındalar ve kreşe gidiyorlar. Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunuyum. Eşimle 6,5 sene Amerika’da yaşadık. Bu sırada Florida Üniversitesi’nde Sosyal Psikoloji üzerine burslu yüksek lisans çalışmaları yaptım, Erken Çocuk Gelişimi Sertifika Programına katıldım. İki sene Florida Üniversitesi İkna Edici İletişim Laboratuvarı’nda araştırma koordinatörü ve laboratuvar müdürü olarak çalıştım. Bir sene Duke Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü’nde İletişim Koordinatörü olarak görev aldım. Çocuk gelişimi konularıyla ilgileniyorum ve bu konudaki en son araştırmaları takip ederek kendimi geliştiriyorum. Yaşıtlarına göre gelişimi ileri olan oğlumu ve 33 haftalık prematüre doğan ikiz kızlarımı büyütürken annelik konusunda çok önemli tecrübeler edindim ve bunları benim gibi hassas annelerle paylaşmak istedim. Araştırmacı kimliğim nedeniyle daha çok bilgiye ulaşabiliyorum  ve hangi bilginin uydurma hangisinin bilimsel olduğunu anlayabiliyorum.
2. Ne zamandan beri blogun var? Nasıl ve neden blog yazmaya başladın?
Hassas Anne’yi 21 Aralık 2013’te  kurdum, o günden beri hergün yaklaşık 3-4 paylaşım yapıyorum. . Araştırmalarım  ve 3 çocuğumu büyütürken yaşadıklarımdan  edindiğim bilgileri diğer annelerle paylaşmak ve başka annelere ve çocuklara da faydalı olmak istedim. Ayrıca kendim gibi Hassas Annelere ulaşmayı ve bilgi paylaşımında bulunmayı hedefledim.  Günümüzde internette çok fazla bilgi var ama ben sadece bilimsel ve annelere faydalı olacak bilgileri onlara sunuyorum.
3. Hangi sıklıkta blogunda yazıyorsun? Yazılarında en çok hangi konulara /nelere önem veriyorsun?
Hassas Anne’de günde 3-4 paylaşım yapıyorum.  Duyarlı annelerin hassas oldukları konuları yazmaya önem veriyorum. Bunların arasında anne sütünü arttırmanın yolları,  normal doğumun faydaları, çocuklarda dil gelişimi, çocuklarımıza kitap okumanın önemi, katkı madde içeren paketlenmiş gıdalardan neden uzak durmalıyız, organik ve doğal beslenmenin faydaları, tuvalet eğitimi, çocuklarda rutin ve düzenin önemi gibi konular var. Çocuklarının iyiliği için herşeyi yapmaya çalışan hassas annelerin işine yarayabilecek her bilgiyi paylaşıyorum. Buna yemek tarifleri ve evde organik yoğurt mayalama da dahil.
4. Sosyal medyayı kendi blogun açısından nasıl değerlendiriyorsun? Nasıl faydalanıyorsun?
Sosyal medya benim için hassas annelere ulaşmanın en güzel ve kolay yolu. Bir yazı yazdığımda ve sitemde paylaştığımda bu yazı 28.000 takipçi anneye ulaşıyor. Onlar da bu yazıyı paylaştığında bazı yazılarım daha da fazla insana ulaşabiliyor. Mesela bir örnek vereyim. Evde organik yoğurt mayalama yazım 743.000 kişi tarafından okundu, 2167 kişi tarafından facebooktaki bütün arkadaşlarıyla paylaşıldı ve 258 kişi yorum yazdı. İşte sosyal medyanın gücü böyle birşey. Gerçekten faydalı bir şeyi bu kadar çok kişiyle rahatlıkla paylaşabiliyorsun. Bu kadar çok insana ulaşamayan yılların dergileri var.
Annelerle iletişimim çok güzel. Pek çok annelik sitesinin aksine anneler bana özel mesaj gönderebiliyorlar ve ben elimden geldiğince onlara tek tek cevap yazıyorum. Neden uğraşıyorsun? diye düşünenler olabilir. İnanın onlarla kurduğum bu iletişim çok özel. Öyle çok teşekkür hatta dua alıyorum ki. Bir bebeğin veya bir çocuğun işine yarayabilmek, kendini çaresiz ve yanlız hisseden bir annenin yardımına koşabilmek çok güzel. Bu mesajlardan çok güzel paylaşımlar da çıkıyor.  İlginç vakaları ve sorunları ana sitede paylaşıp Hassas Annelerin fikrini sorabiliyorum.  Öyle değişik hikayeleri var ki annelerin onları paylaşmak bazen en ünlü doktorun yazdığı bir yazıyı paylaşmaktan bile faydalı olabilir diye düşünüyorum. Annelerin hayat deneyimleri ve tavsiyeleri benim için çok değerli.
5. Teknoloji ve çocuk konusuna nasıl bakıyorsun? Sizin evde televizyon dahil teknoloji ile olan ilişki nasıl?
Bence teknolojiyi çocukların gelişimi için kullanmak mümkün. Televizyon bakıcı olarak tabii ki kullanılmamalı. Bunun yanında öyle geliştirici ve bilgilendirici programlar var ki. Çocuklar ingilizceyi bile bazı çizgi filmlerden öğrenebiliyorlar.
6. Çocuklarının teknolojiyle arası nasıl? Evinizde televizyon, tablet, akıllı telefon bulunuyor mu?
Çocuklarımız teknolojinin içine doğdukları için araları çok iyi tabii ki. Evimizde her türlü teknolojik alet var. Hatta bu saydıklarınızın dışında Nintendo wii oyunu da var. Ben onun da çocuklar için çok faydalı, dengelerini geliştiren  ve hareket etmelerini sağlayan bir ürün olduğunu düşünüyorum.
7. Bunların kullanımına ilişkin kurallarınız var mı? Nelere dikkat ediyorsun? Önceliklerin bulunuyor mu?
Biz sınırlı olarak televizyon seyretmelerine izin veriyoruz ama sadece eğitici programlar seyrediyorlar. Büyükler için olan programları dizileri kesinlikle seyretmiyorlar.  İngilizceyi öğreten Cdleri  günde 45 dakika kadar kullanıyorlar. Ipad kullanımını psikolog olan eşim çocuklar için olumlu buluyor hatta geçenlerde bana bu konuda bir makale gösterdi. Genellikle eğitici oyunlar yüklüyoruz. Mesela Alper Türkiye Haritasının üstünde şehirleri bulma oyunu ile şu anda tüm şehirlerin yerini hatasız buluyor ve henüz 6 yaşında. 4,5 yaşındaki kızlarım da ipad ile yap-boz yapıyorlar. Tabii ki çok uzun süre kullanmalarına izin vermiyoruz. Sosyal hayattan kopacak kadar bunları kullanmalarını istemem.
8. (Tablet vb varsa) En çok kullandığın uygulamalar neler? Bu uygulamaları nasıl buluyorsun? (Televizyon: En sevdikleri çizgi filmler) (Web sitesi varsa En sevdikleri siteler)
Televizyonda en çok Dora the explorer, Bay Tamirci, Calliou, Mickey Mouse Club gibi programlara bakıyorlar. Alper tsubasa diye japon bir futbolcunun hayatını anlatan çizgi filmi çok seviyor. Bu çizgi filmde dürüstlük, çalışkanlık, azim gibi erdemler çok güzel işlendiği için seyretmesi hoşuma gidiyor. Ayrıca voleybol, basketbol ve futbol maçlarını syretmeyi de çok sever. Böylece bütün kuralları ve oyuncuların isimlerini öğrendi.
Kızlar www.morpacocuk.com.tr sitesinde ingilizce ve okul öncesi uygulamaları seviyorlar. Alper www.morpakampus.com.tr sitesinde ilkokul derslerini tekrar ediyor ve çalışmalar yapıyor.
Tablette Unblock Me, Bridge Construction, Flow Free, Where is My Water?, Şehir programlarını Alper çok seviyor. Tabii arada Angry Birds, Super Goalkeeper, Adam Asmaca da oynuyor. Kızlar da Mickey puzzle, Kids Paint ve Unblock me uygulamalarını kullanıyorlar.
9. Bu uygulamaları hangi kriterlere göre seçiyorsun? Ücretli/ücretsiz, türkçe/yabancı dil, Reklamsız/reklamlı ..vb kriterlerin var mı?
Genellikle ücretsiz uygulamaları indiriyoruz ama gerçekten eğitici bir uygulamaysa ücretini ödeyip alıyoruz. Türkçe de olabiliyor bunlar ingilizce de.  Uygulamanın eğitici ve bir şekilde çocukların gelişimine katkı sağlayacak olması benim için çok önemli.
10. Çocuklarınla beraber teknoloji kullanma alışkanlığın var mı?
Evet, çocuklarla birlikte Nintendo wii oynuyoruz ve tabletteki oyunlara bakıyoruz. Henüz küçük oldukları için gözüm her zaman üstlerinde oluyor. Bir şeyi merak ettiklerinde “gelin beraber google’a soralım” diyorum. İnternette araştırma yapıyoruz. Alper bu sene ilkokul 1’i bitirdi. Google.com’u çok kullandık günlük ödevlerinde ve performans ödevlerinde. Mesela bir ödevinde kağıdın üstünde 4 farklı müzik aletinin resmi vardı ve Alper’in resimlerin altına hangi enstrüman olduğunu yazması gerekiyordu. Bunu yaptı ama bununla yetinmedik. Ben ona youtube.com’dan tek tek saz, flüt, zurna ve gitar seslerini buldum ve dinlettim. Hem daha iyi anladı hem de onun için geliştirici bir deneyim oldu.
11. Okullarda tabletin daha geniş ve yaygın anlamda kullanılabileceğini düşünüyor musun? Sence kullanılmalı mı?
Kesinlikle tabletin eğitimde yaygın kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Yakın zamanda belki devlet okullarında mümkün değil ama 5 sene içinde tüm okullarda kullanılacağına inanıyorum.
12. Sence gelecekte çocuklarımızın sosyal medya ve teknoloji ilişkisi nasıl olacak? Senin olmasını hayal ettiğin ilişki biçimini tarif edebilir misin?
Çocuklarımız teknolojinin içine doğdular, doğarken dijital Fotoğraf makineleriyle resimlerini çektik, o gün facebook ve twitter’da paylaştık. Dışarda canları sıkılınca ellerine tabletleri verdik,  evde oyalayamayınca oyun açtık. Şimdi bizden bile daha iyi kullanıyorlar tüm aletleri ve yeri geliyor bizi, beğenmiyorlar!  İlerde de sosyal medyanın ve teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanacaklarını tahmin ediyorum. Umarım  sosyal hayattan kopmadan sosyal medyayı  sadece keyif ve iletişim için kullanırlar.  Sosyal medya umarım pozitif düşüncelerin  ve yararlı bilgilerin paylaşıldığı ve insanlar arasındaki iletişimin arttığı bir mecra olur.
hassasanne1

Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz: http://www.onlineanne.com/2013/08/15/hassas-anne-ve-teknoloji/
www.onlineanne.com sitesinde çok faydalı bilgiler oluyor.



www.kardesimgiysin.com çok güzel bir sosyal sorumluluk sitesi



Sevgili Hassas Anneler,
Ben çocuk kıyafetlerinin mutlaka elden ele dolaşıp mümkün olduğu kadar çok çocuğu giydirmesi taraftarıyım. Çocuk kıyafetlerine çok fazla para veriliyor ve bebekler bir kıyafeti ancak 1-2 ay giyebildikleri için kıyafetlerin eskime ihtimali yok. Mutlaka evimizdeki çocuk kıyafetlerini ihtiyacı olan başka çocuklara ulaştırma taraftarıyım. Hem böylelikle buna ihtiyacı olan aileler kıyafete para harcamak yerine bu parayla çocuklarının gelişimine ve eğitimine destek olacak şeyler satın alabilirler.

Tamamen yardım amaçlı bir site www.kardesimgiysin.com
Bu nedenle www.sorananne.com sitesinin kurucusu Çiğdem'in başlatığı bu sosyal sorumluluk projesini duyunca hemen duyurmak istedim. Bu site evinde verebilecek çocuk kıyafeti olan ailelerle çocuk kıyafetine ihtiyacı olan aileleri buluşturacak.

Sitenin kardeşleri Elif ve Kerem şöyle diyor:
Bazılarımız hayata şanslı başlarken, bazılarımız daha az şanslı olabiliyor.
Bazılarımızın dolabında 10 ayakkabı varken, bazılarımız 1 tanesi için aylarca bekleyebiliyor.
Artık kullanmadığımız "bebek-çocuk" kıyafetlerimizi "dolapta beklemesin, kardeşim giysin" diyerek vermek istedik.

Siz büyüklerimizin fikirleri ve desteğiyle bir sürü "bekleyen kardeşlerimiz"in artık "mutlu kardeşlerimiz" olması dileğimiz.

www.kardesimgiysin.com

Sevgiler
Elif & Kerem

Haydi Hassas Anneler lütfen hem bu siteye girin hem de bu yazıyı paylaşın ki diğer annelerin de haberi olsun bu güzel sosyal sorumluluk projesinden. Şimdiden çok teşekkür ederim bu kadar yardımsever olduğunuz için.





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

14 Ağustos 2013 Çarşamba

İnsana tatilde ve plajda bile huzur yok!

Neden mi?

Yediğinin içtiğinin çöpünü ve izmaritini giderken kumların üstünde bırakan,

"Anne çişim geldi" diye yanına gelen çocuğunun elinden tutup tuvalete götüreceğine "denize yap çişini!" diyen,
1,5-2 yaşındaki çocuğunu oyalamak için kucağına koca bir paket cips, yanına da gofret koyan,
Herkes kumlarda huzur içinde yatarken bağıra çağıra konuşan,
Siz denizde yüzerken çocuğunuzun can yeleğini, oyuncağını ve mayosunu çalan
zihniyet yüzünden! 

En kötüsü de kendileri böyleler ve çocuklarını da böyle yetiştiriyorlar. Sadece biz değil çocuklarımız da bu insanların sorumsuzluklarının sonuçlarını çekmeye devam edecekler. 

Çok mu zor 

çöpünü bir torbaya koyup giderken çöpe atmak? 
Çocuğunun çişi gelince tuvalete götürmek? 
Çocuklar için yanında biraz meyve, ceviz, badem, salatalık getirmek? Etraftakilere saygılı olup bağırıp çağırmamak? 
Başkasının özellikle de çocukların malını çalmamak?





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

İşte Hassas Anne Magneti kazanan 10 Hassas Annemiz!

Lütfen kazananlar arasındaysanız  hassasanne@yahoo.com adresime en kısa zamanda adresinizi ve cep telefonunuzu yazınız. 20 Ağustos'a kadar bilgilerini göndermeyenlerin yerine yedek listedeki isimlere göndereceğim.

Kazanamayan Hassas Anneler lütfen üzülmeyin. Önümüzdeki aylarda farklı şehirlerde Hassas Anne buluşmalarımız olacak ve onlara gelen her annemize hatıra olarak bu magnetlerden hediye edeceğim.

               Hassas Anne magneti kazananlar
Belgin Altın Köroğlu
İlkay Kavas
Gülay Karataş
Seda Asitürk Özkan
Çakıroğlu Nagihan
Seda Özkara
Sibel Harun Aydogus
Gülistan Halil Karadeniz Özmen
Tuğba Akay Alabay
Nursel Turgut





Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Okulların açılmasına 25 gün kala yine eğitim sistemi değişti!

Geçen sene 66 aylıktan büyük çocukların 1. sınıfa gitmemesi için devlet hastanesinden rapor almak gerekiyordu ama yeni düzenlemeye göre 69 aylıktan küçük çocuklar için rapor almaya gerek yok velinin dilekçe vermesi yetiyor. Peki geçen sene neden tam bir araştırma yapmadan apar topar başlatıldı 66-69 aylık çocuklar? Hani rapor almaya çalışan velilere 'şımarık' dediler çocuklarını geri zekalı yerine koymakla suçladılar, şimdi ne oldu? Demek ki annelerin bildiği bir şey varmış bunu kabul ettiler. Umarım bundan sonra daha düşünerek ve planlayarak yapılır bu tip düzenlemeler. Bunun ceremesini yine geçen sene hazır olmayan ama erken başlamak zorunda bırakılan çocuklar ve onların aileleri çekecek. Bu düzenleme aynı sınıfta çok farklı yaşlarda çocukların olmasını sağlayacak. Zaten bence en büyük sorun aynı sınıfta çok farklı yaşlarda çocukların olması. Alper 64 aylık ilkokul 1'e başladı, sıra arkadaşı 84 aylıktı. Bu yaş farkı hem öğrencileri hem de öğretmenleri çok zorluyor. Erken başlayanlardan çok bu yaş farkı sorun yaratıyor. Buna bir çözüm bulmalılar. Tabii ki okula başlamaya hazır olmayan çocuklar da zorla başlatılmamalıdır. 

Alper geçen sene uzman değerlendirmesi sonucunda yaşıtlarından ileri olduğu, 2 yıldır okul öncesi eğitim aldığı ve zaten 4 yaşından beri okuyup yazdığı için 64 aylık ilkokula başlamıştı. Bu kararı kolay vermedik. Ana sınıfına kayıt ettirecektik ama hem uzmanların yaptığı değerlendirmeler hem de bizim gözlemlerimiz onu ana sınıfına göndermenin çok yanlış olacağını düşündürüyordu. Gerçekten de Alper fazla zorlanmadı ve güzel bir yıl geçirdi. Tabii ki ufak tefek sorunlar oldu ama yaşında başlayanlar da bu tarz sorunlar yaşayabiliyor. Alper erken başlaması hayırlı olmuş ender örneklerden, bunun yanında binlerce zorla hazır olmadan okula başlatılmış ve geçen yılı sorunlarla dolu geçmiş çocuk var.

Siz de çocuğunuzun gelişimini ve özelliklerini düşünerek ve uzmandan yardım alarak ilkokula başlama yaşına karar verin. Bu konuda çocuğunuzun gideceği okulun rehberlik öğretmeninden veya pedagoglardan yardım alabilirsiniz. Bu çok önemli bir karar ve çocuğunuzun tüm eğitim hayatını etkileyecek.


Haber şöyle:
                  Okula Kayıt Yaşı 1 Yıl Ertelenebilecek


Okula kayıt olacak 66, 67 ve 68 aylık çocuklar, eğer velileri dilekçe verirse, hiçbir zorlama olmadan kayıtları 1 yıl ertelenebilecek.
Milli Eğitim Bakanlığı, okula kayıt yaşı konusunda yönetmenlik değişikliğine giderek, 66, 67 ve 68 aylık çocuklar, eğer velileri dilekçe verirse, hiçbir zorlama olmadan kayıtları 1 yıl ertelenebilecek.Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, okula kayıt konusunda 66, 67 ve 68 aylık çocuklar eğer velisi isterse kayıtları 1 yıl ertelenebilecek. Söz konusu okula kayıt yaşı konusundaki son değişiklik şu şekilde oldu; “Okul müdürlükleri, yaşça kayıt hakkını elde eden çocuklardan 66, 67 ve 68 aylık olanları, velisinin vereceği dilekçe ile; 69, 70 ve 71 aylık olanları ise, ilkokula başlamaya hazır olmadıklarını belgeleyen sağlık raporu ile okul öncesi eğitime yönlendirebilir veya kayıtlarını bir yıl erteleyebilir.


kaynak: http://www.sondakika.com/haber/haber-okula-kayit-yasinda-yonetmelik-degisikligi-yapildi-4937803/






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

13 Ağustos 2013 Salı

Hassas Annelerimizden: Hamile, lohusa, bebek ve batıl İnançlar- Hassas Annemiz Merve Çelik yazdı

Bu yazıdaki amaç, anne ve bebeğin sağlığını ve psikolojik gelişimini boş takıntılarla riske atmamaktır. Yıllar içinde duyduğum batıl inançları ve bilgileri bir sağlıkçı olarak size aktarmaya çalışacağım.

Bebek ve Batıl İnançlar

En tehlikelileri:

-Bebek doğduktan sonra üç ezan okununcaya kadar emzirilmez. Bunun yenidoğan üzerinde etkisi çok büyük. Anneyi en kısa sürede emmediği
takdirde hem bilüribini yükselecek hem kan şekeri düşecek ve emzirmek isteseniz bile bebeğiniz halsiz olduğu için ememeyecektir.

-Bebeğin ilk banyosu tuzlama şeklinde olmazsa bebek hep kokar. Daha yeni doğmuş elinize almaya kıyamadığınız bebeğiniz tuzlanarak acı çekmeyi haketmiyor ki bu yöntem deri yanığına sebep verebilir. Tabii bebeğiniz balık değilse.

-Yenidoğana altın takılırsa ya da sarı örtü örtülürse sarılık olmaz. Yine çok anlamsız bir düşünce,hassas annelerinde bildiği gibi sarılık bebeğinizin yeterli beslenemediği için kanında bilüribin denilen maddenin yükselmesiyle derisinin sararmasıdır. Sarı örtü de bu işe girince bebeğin sarardığı anlaşılamıyabilir ve bebek yetmezliğe sürüklenir. Kötü sonuçlanabilir.-Hamileyken portakala dokunulursa bebeğin yüzü portakal gibi olur.

-İlk süt bebeğe verilmez, kirli olduğuna inanılır. Oysa ki ilk damlalar (kolostrum) dünyanın en değerli sütüdür, bebeğinizin ilk aşıdır ve en önemli aşısıdır.

-Bebeğe nazar değmesin diye nazar boncuğu takılır. İslamda nazar diye birşey var ancak korunmak için boncuk takmak diye bir şey yok ki bu boncuklar mısırlılara dayanıyor.Bu takılan boncukları bir şekilde ağzına atıp boğulan, sakat kalan hatta ölen bebekler var.
-Yenidoğanın kafası sıkılır, bağlanır; bıngıldağı kapansın diye. Bu durum zaten normal ve bıngıldağı sıkıldığında bebeğin beynine zarar verme ihtimali var. bıngıldağın olma amacı bir çarpma anında beynin zarar görmesini engellemek ve büyüyen beyine uygun ortamı sağlamaktır.

-Bebek sıkı sıkı kundaklanır. Kalça çıkığı olmasın, vücudunu dik tutabilsin diye. Bu durumda bebeğin kemik gelişimini engelleyebilir, kalça çıkığı olan bebeklerde de kalıcı kalça çıkığını oluşturabilir. Doğru yapışan kundaklama bebeğe zarar vermez hatta iyi bile gelebilir ama fazla sıkı yapılan kundak bebeğe zarar verebilir.

Bunlara da inanılıyor:

-7 aylık doğan bebek yaşar, 8 aylık doğan bebek yaşamaz. Eşim 8 aylık doğmuş ve yaşıyor. (Hassas Anne not: benim kızlar da 8 aylık)

-Bebeğin göbek bağı hangi mesleğe mensup olması isteniyorsa onunla ilgili mekana bırakılır. Örneğin öğretmen; okul bahçesine bırakılır. 
Benim göbek bağım cami bahçesine gömülmüş ben bir sağlıkçıyım.

-Bebeğin yattığı odada insan dışkısı olursa, başucuna çörek otu koyulursa bebek üç harflilerden korunur.

-Bebeğin beşiği altına türbeden gelen toprak koyulursa bebeği cadı boğmaz.


-Bebeğin kırkı çıkmadan tırnakları kesilirse, arsız ya da hırsız olur.

-Yenidoğan bayram günü dişi eşeğe ters bindirilip gezdirilirse ömrü mutlu geçer.


-Yenidoğanın yanında el işi yapılırsa göbeği düşmez. Düşmeyen göbek yoktur.

-Bebeğin ayakları cuma günü cami kapısına bağlanıp, cuma namazından sonra çözülürse hasta olmaz. Tüm bebekler hasta olur ve bu normaldir.

-Erkek bebek sünnet olurken anne oklava çevirirse ağrısız sünnet olur.

-Ayakları altından öpülen bebek talihsiz olur. Bebeğinin ayaklarını öpmeyen anne var mı?

-Sünnetsiz ölen bebeğin parmağı kırılmalıymış.


-Boyu ölçülen bebeğin ömrü kısa olur.

-Bebeğin yüzünde çıkan sivilcelere denizden çıkan biri eliyle sıvazlama yapsa sivilceler geçer. Bu sivilcelerin olması gayet normal ter ve yağ bezleri tıkanabilir ve bir ay içinde kendiliğinden geçer.


-Önceki çocukları kız olan aileler bebeklerinin isimlerini Songül, Sonnur, Yeter, Döne gibi adlar koyarlar ki artık kız olmayacağına inanırlar. Yeniden kız olduğunda ise bu isim Kısmet olur. Çocuğu yaşamayanlar ise Dursun koyarlar ki bu da çocuklarının yaşayacağına inandıklarından.

Hamile ve Batıl İnançlar

-Doğum sırasında bebeği ters gelen anne baş aşağı sallanır bebeğin döneceğine inanılır. Anne ve bebek için çok tehlikeli hareketlerdir.

-Hamile tilkiye bakarsa bebeği sinsi olur.

-Hamilede genellikle son aylarda görülen mide yanmalarının sebebi bebeğin saçlı olacağına işarettir. Mide yanması ve bebeğin saçlanmasının hiç
alakası yoktur. Bebek büyüdükçe mide sıkışır bu da beslenme sonrası midede yanma oluşmasına sebep olur. Ayrıca bebek midede değil rahimdedir.

-Hamile kadın hangi hayvanlara bakarsa bebeği ona benzer. Benim de iki tavşanım vardı herkes başımın etini yedi ver şunları bebeğin tavşan dudak
olacak dediler. Minik oğlum maşallah çok sağlıklı.


-Hamile kadın çalarak aldığı bir şeyi elleyip elini vücuduna sürerse bu yediği şeyin bebeğin vücudunda bir iz olmasına sebep olur.
-Hamile kadın saç kestirmez. Bu ölüm demektir. Benim saçlarım yandı bize ne olacak acaba...

-Gebeliğin erken döneminde bulantı-kusması olan kadın kız bebek doğurur. Bu durum genellikle böyle bunun sebebi de salgılanan hormonlardır.
-Gebe bebeği ilk kıpırdadığında kime bakarsa bebeği ona benzer. Baskın gen çekinik gen dizilimine göre bebeğin bazı bölgeleri anne bazı bölgeleri babaya benzer. Hatta atalarına bile benzeyebilir.

-Hamile kimi daha çok severse bebek sevdiği kişiye benzer.

-Kadın kocasını çok seviyorsa bebek erkek olur. Bebeğin cinsiyetini babadan gelen kromozomlar belirler.

-Hamile kadının karnı sivri olursa bebeğin erkek, yuvarlak olursa kız olduğuna inanılır.

Lohusa ve Batıl İnançlar

-Lohusanın mezarı kırk gün açık kalır. Bunu söylemelerinin nedeni eskiden sağlıksız şartlarda annenin doğum yapmasıyla alakalı. Bahsedilen konu da 
lohusa humması. Günümüzde şartlar iyileştirildi ancak yine tıbben bu kırk gün önem arz etmekte.

-Lohusa yatağına makas koyulursa, lohusa kırmızı taç takarsa, al basmasından korunur. Yine bahsedilen konu lohusa hummasıdır. Taçla alakası yoktur.
-Lohusa ve bebek kırk gün yalnız bırakılmaz.Bebeğin görülmeyen varlıklar tarafından çalınacağına inanılır.

-Aynı gün doğum yapan kadınlar karşılaşırsa kırkları karışır.


-Anne eve gelen misafirine giderken güle güle derse sütü de onlarla gider.

-Doğumdan sonra kırkıncı günde kırk taş kırk çöp bebeğe ve kırk taş kırk çöp anneye toplanır. Bunlar duş alacakları suya atılır ve bu suyla yıkanırlar.


Görüldüğü üzere tüm bu hurafeler öğrenme psikolojisi üzerine oynanmış oyunlardır. Bu yazıyı okuduktan sonra tekrar düşünün. Bebeğinize ve kendinize ne amaçla ne yapıyorsunuz? Eğer yapmazsanız ne kaybedersiniz? 
Tabii ki hiçbir şey! 
Hatta tıbba da güvenmeyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken araştırmak. Birisi size bir şey dedi diye bunu ne kendi ne de bebeğiniz üzerinde yapılan bir deneye dönüştürmeyin.

Merve Çelik  (Pozitif Ol)






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler