24 Eylül 2013 Salı

Çocuklarda cinsel istismar nedir? Bu konuda nelere dikkat etmeliyiz?

www.fikirdenk.com ve www.internetanneleri.com sitelerinin düzenlediği www.unnado.com alışveriş sitesinin sponsor olduğu seminerde çocuklarda cinsel istismar konusu konuşuldu.

Psikolojik ve hukuki süreç olmak üzere seminer iki bölümde gerçekleştirildi. İlk bölümün sunumu Uzm.Psk. Pınar Mermer’e aitti, ikinci bölümde Av.Seray Uysal ve Av.Ebru Arayan konuşmacıydılar.

                

Uzman Psikolog Pınar Mermer “Çocuk cinselliği” konusu ile başladığı sunumunda ilk olarak katılımcılara çocuklarda cinsellik kavramının neleri çağrıştırdığını sordu. “Bizim büyüdüğümüz evlerde cinsellik konuşuluyor muydu? Annelerimiz cinsel organlarımıza sevimli ifadelerle isim takar mıydı? Ayıp, yasak, günah kavramları ne kadar sıklıkla kullanıyoruz? O zamanlardan bu zamanlara farklı olan şeyler var mı?” diye bizleri bir yokladı. İnsan düşününce bu soruların bazılarına gülerek bazılarına düşünceli cevaplar veriyor. Evet, cinsellik o zaman da şimdilerde de hala tabu.

Cinsel eğitime başlamanın illa bir yaşı var mı derseniz, tuvalet eğitimini başlangıç noktası kabul edebiliriz. Bedenini tanımaya, bezi çıkarıp cinsel organını görmeye başlayan çocuklar için 18. aydan sonra hazırlık yapma zamanı gelmiş demektir. Hatta 5-6 aylık bebekler bile alt değişimi sırasında cinsel bölgelerine dokunma sırasında bilinçaltı için bir kayıt yaratıyor. Bilinç kazandığı ve konuşmaya başladığı dönemlerde bedenine ait espriler; ayıp, pis, kaka, günah, yasak gibi tepkilerle onları baskı altına almamalıyız. Eğer anne baba olarak cinselliğe ait endişelerimiz, korkularımız varsa bebeklik döneminden itibaren duygu dedektörü olan çocuklarımızı kaygılandıracak bir tavır içine girmememiz gerekiyor. Çünkü bunu fark eden çocuk “bu konuda önemli/ kritik/ endişe verici bir durum var ” düşüncesine sahip olabilir. Cinsellik hala tabu derken bunu kastediyoruz.

Biraz büyüyüp 3-5 yaş civarında bedeniyle ilgili sorular sormaya başladığında ya da yaşıtları ile beraber bedenlerini keşfetme, farklılıklarını görme dönemi geldiğinde sorularına açık, net, kısa ve yaşına uygun cevaplar verilmesi gerekiyor. En önemli ve ilk dikkat edilecek unsur her ne sorarsa, ne olursa olsun anne-babasıyla açıkça konuşabileceğini bilmesi. Vereceğimiz cevapların kaygı içermeyen bir ifade ve iletişim seviyesinde olması, bedenini tanımasının normal olduğunu vurgulayan ve kafa karışıklığına yer vermeyecek net bilgiler içermesi çok önemli.

¨Biz cinsel eğitimi verirken hangi hazırlık sürecinden geçmeliyiz, destek olacak kaynaklar var mı?¨ sorusuna Pınar Mermer’in kaynak gösterdiği bazı kitaplar oldu. Hem yabancı hem Türk basınına ait. Sizlere fikir verebileceğini düşünüp paylaşıyoruz. Yerli kaynaklar Epsilon yayınevine ait.


Cinselliği anlatmaya başladığımız zaman temennimiz bütün çocukların güvenli ve hem bedenen hem ruhen sağlıkları bozulmadan büyümeleri. Ancak toplumumuzun kanayan yaralarından birisi de çocuk istismarı. İstismarın kapsamına çocuklara uygulanan her türlü taciz, şiddet, bedenen ve ruhen müdahale giriyor. Çocuklara bu istismarı yetişkinler ve diğer çocuklar uygulayabilir. Büyüme çağındaki iki çocuğun aralarında yaş farkı olması, yaşı büyük olan çocuğun kendi negatif deneyimlerini diğer çocuğa uygulama isteği bile istismar kapsamına giriyor. Bu durum çocukları daha çok tehlikeye açık hale getiriyor. Çocukların cinsel istismardan korunabilmesi için de ebeveynlerin alabileceği pek çok tedbir var.

- Çocuğun yaşının üstünde cinsel donanıma, bilgiye sahip olup olmadığını kontrol etmek,

- Teknoloji ve internetle olan ilişkilerinin sınırlarını belirlemek,

- Günlük yaşamında birden ortaya çıkan ani duygusal ve bedenen sinyallere karşı dikkatli olmak,

- Bedeninin ona özel olduğunu anlatmak ve güvenliği için onunla açık iletişim kurmak,

- Cinselliği konuşurken çocukları sıkmadan, tabu olduğunu düşündürmeden anlatmak, endişe verici bir tavır içine girmemek,

Ama en önemlisi, küçük yaşlardan itibaren kötü dokunma- iyi dokunma kavramını, içeriğini ve farkını çocuklarımıza anlatmak. Kötü dokunma ve iyi dokunmanın farkını öğrenmiş ve anlayabilen bir çocuk ailesine güven duyuyor ve iletişimi kesintiye uğramadan aktarabiliyorsa, istismarın önündeki en büyük engel kalkmış oluyor. Kötü dokunmayı; birisi seni hırpalarsa, sıkarsa, canını yakar ve istemediğin yerlerine, özel bölgelerine dokunursa” şeklinde tarif edebiliyoruz. ¨Tuvalete gideceğin zaman sana isimleriyle (A.B.C kişileri) yardım edebilir. Yine de rahatsız olduğun, sana yapılmasından hoşlanmadığın bir şey olursa bana anlat.” diyerek rahatlatmamız gerekiyor. Ne yaşarsa yaşasın ailesine gelebileceğini bilecek şekilde çocuklarımıza güven vermemiz çok önemli. Bu bilinçlenmeye 2 yaş ve sonrasında başlayabiliriz.

İstismara maruz kalmış çocuklar sinyallerini vermeye bazen hemen, bazen belli bir süre geçtikten sonra başlıyor. İstismarı yaşadığı zamanki travma; travma tepkisi diye tarif edilen ve boşanma, ölüm, doğal afet, hastalık gibi büyük olaylarda verilen tepkilere benzeyecek bir sinyal aslında. Her gördüğümüz ve dikkatimizi çeken sinyalin çocuk istismarını işaret etmesi gerekmiyor. Ancak tedbirli olmanın güvenlik açısından büyük önemi var. Sinyallerden emin değilsek ya da doğru okuyamadığımızı düşünüyorsak bir uzmandan yardım almak çok yerinde bir adım olabilir.

Alt ıslatmaya başlama, uyku bozuklukları, çığlıklarla uyanmak, tırnak yeme, kabuslar, yetişkinleri görmek istememek, başka biri gibi davranma, hırsızlık, anne babaya düşmanlık (korunmadığına inandığı için) okuldan kaçmak, nedensiz ve ani ağrılar, vücutta lekeler, morluklar, idrar yolları enfeksiyonu gibi pek çok dikkat çekici sinyalin doğru algılanması ve takip edilmesi gerekiyor. Çocuklardaki ses tonlamaları, mimikler, oyun oynarken kurduğu replikler, oyuncaklarına isim vererek ve hayali oyunlar kurarak anlatmaya çalıştıkları, taklit vb. gibi unsurlar bizler için birer ipucu aslında. Terapistler ve psikoloji alanında çalışan uzmanlar istismara uğramış çocukları incelerken oyun terapisinden faydalanıyor. Çünkü çocuklar oyun esnasında gerçek kimliklerinden taşıdıkları izlerle, soru-cevap ve tepkiler yoluyla başlarına gelenleri daha kolay anlatabiliyor.

Travmaya uğramış çocuklarda aile içi istismarın sıralamada ikinci olması travmanın boyutlarını arttırıyor. Anne-babadan korunma ve güven talep ederken travmanın kaynağı olarak onları gören çocuklar içe kapanıyor, iletişimi kesiyor. Tehdit, korkutma gibi unsurlar da işin içine girince istismarın failini korumaya bile yönelebiliyorlar. “Çocuklarının istismara uğradığını gören ancak bunu örtbas etmeye niyetli ebeveynlerin geçmişlerinde bu konu ile ilgili sağlıklı olmayan bir başka travma olması çok muhtemeldir.” diyor Uzm.Psk. Pınar Mermer. Bu yüzden istismarın boyutları giderek artıyor.

İstismara uğramış bir çocuğun ve ailesinin bundan sonraki psikolojik ve hukuki süreci nasıl işliyor ?

Seminerimizin ikinci bölümünde Avukat Seray Uysal ve Avukat Ebru Arayan, çocuklara karşı yapılan saldırının kapsamı çok geniş olduğu için “cinsel istismar” kavramının kullanılmasının önemine dikkat çektiler. Hukuki anlamda cinsel istismar; suç sınıfına giren her türlü müdahaleye deniyor. Dünyanın çeşitli coğrafyalarına göre; cinsel istismarın hangi koşullarda suç sayıldığı çeşitlilik gösteriyor. Türkiye’de 0-15 yaş grubuna her türlü cinsel müdahale suç kapsamında. 15-18 yaş aralığında kanunlar karşısında cebir, tehdit unsuru olup olmadığına bakılıyor ve iradeyi sakatlayan bir durum olup olmadığı kontrol ediliyor. Hukukun ve yaşanılan travmanın farklı yorumlara maruz kalması kamuoyu vicdanını tatmin etmese de, kanunlar suçun tespit edilmesi için aranılan koşulların varlığının ispatını istiyor. Burda kastedilen suç; cinsel arzu tatmini için çocukların kasten kullanılması diye tabir ediliyor. Verilen cezalar suçun boyutuna göre 3 yıldan 15 yıla kadar değişiyor. Sürenin belirlenmesinde ağırlaştırılmış sebeplerin olup olmadığına bakılıyor. Mesela suçun aile üyeleri tarafından, yakın akrabalarca işlenmiş olması ağırlaştırılmış sebep sayılıyor. Suçun sonunda bedenen ve ruhen sağlığın bozulmuş olup olmadığı inceleniyor.

İnsan bunları dinlerken şöyle düşünüyor: Bedenin ve ruhen sağlığın bozukluğunu ispat etmek için onlarca sorgulamaya, görüşmeye maruz kalmak da bir başka travma değil mi?

Sağlık kontrolleri sebebiyle travmanın şiddeti artmıyor mu? Zorla istismara uğramış bir beden bir kez daha travma ile sarsılmıyor mu? Vicdanı duygular ne olursa olsun, suçun tespiti için kanun bu kontrolleri zorunlu kılıyor.

İstismarın varlığının tespiti halinde; çocuklara bu konuları onları sorgulamadan, baskı yapmadan sormalı ve dinlemeliyiz. Hukuka başvurmanın ilk adımı Cumhuriyet savcılıklarına, karakollara dilekçe ile şikayette bulunmak.İstismarcıya karşı direkt müdahale etmek istismar mağduru için daha travmatik olabilir. Genelde bu çocuklar tehdit edilmiş, korkutulmuş ve saklaması için baskı görmüş olabilir. Bu durumda istismarı uygulayanı korumaya ve olayı ört bas etmeye çalışabilir. Her türlü adli ve psikolojik yardım için Adli Yardım Hizmet Numaralarını arayabilmek mümkün. İstismarın kontrolü için yapılan sağlık taramalarında durumun varlığını tespit eden eczacı, doktor, hemşire, sağlık görevlisi, ilk yardım ekibinin suçu bildirme zorunluluğu ve cezai yaptırımı var. Hukukun işleyebilmesi için ailelerin de yasal birimlere doğru bilgi vermesi ve işbirliği yapması gerekiyor. Malesef ülkemizde böyle travmatik suçlar için tespit edilmiş kısıtlı cezalar ve uzun yıllar süren inceleme ve yargılama süreçleri mağduriyeti arttırıyor.

Yeni yasa tasarısında bu başlıkların yeniden değerlendirildiği ve kanunlarda değişiklik yapılmasının gündemde olduğunu öğreniyoruz. Hiçbir çocuğun böyle büyük bir travmaya maruz kalması kabul edebileceğimiz bir şey olmasa da, sonuçları için daha somut ve önleyici tedbirlerin alınmasını bekliyoruz.

Seminer esnasında annelerimizden aldığımız yorumların bazılarına da yer verelim istedik:
“Çocuklarımızı komşuya göndermek bile bugunün koşullarında tedirginlik verici olabilir.”

“Onlara neler giydirip giydiremeyeceğimizi bile sorgular hale geldik.”

“Ev yaşamında aldığımız önlemler neyse de, okullarda çok daha büyük tehlikelere maruz kalıyorlar.”

“Bu bilinçlenme çalışmalarının eğitim kurumlarında da ciddiyetle ele alınması gerekiyor.”

“Teknolojinin ne kadarı zararlı ne kadarı faydalı kontrol etmek güçleşiyor.”

Seminerden sonra pek çok anne bir türlü içimizden atamadığımız endişeleri daha fazla, daha tedirgin bir şekilde düşünür hale geldik. Herkesin ekleyecek notları, söyleyecek sözleri var. Dinlediklerimizi aktarmak, dikkat çekmek ve çevremizle paylaşmak esas hedefimiz.

Seminer için emek veren, fikren ve fiziken destekleyen, paylaşımları ile seminerin verimliliğini arttıran herkese sonsuz teşekkürler! Özellikle bana bu bilgileri ulaştıran Sena Baran'a çok teşekkür ederim.






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün




1 yorum:

  1. seçilen konunun bu sayfada yer bulmasına çok sevindim yazı güzel derlenmiş gönül isterki o semineri canlı dinleyelim ama malesef ist.değilim rehberlik uzmanından psikoloğuuzdan öğrendiğimiz kadarıyla çocuklarıma anlatmaya çalışıyorum ne kadar başarılı oluyorum bilmem ama onları sürekli farkettirmeden gözlemlemeye çalışıyorum çocuk yetiştirmek zor zanaat ince ince işlemek lazım hele birde ergenlik adayı olacaklar 1-2 sene içinde hepimize kolay gelsin

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.