24 Eylül 2013 Salı

Hassas Annelerimizden: Herşeye rağmen ikiz annesi... Acılı bir annenin içini döktüğü bir yazı

33 yaşında evlendim. Eşim ilkokul arkadaşım, 20 küsür yıllık aradan sonra hayat bizi tekrar karşılaştırdı. 7-8 yaşlarındaydım ona aşıktım, o zaman ne kadar aşık olunursa. Tanıştıktan kısa süre sonra ilişkimiz ciddiyete döküldü, 2 yıl içerisinde nişan ve ardından evlilik. Yaklaşık 1 yıl sonra çocuk planları yapmaya başladık. 5 aylık bir süre sonunda ikizlerimiz olacağını öğrendik. Haberi ilk aldığım günden itibaren hep bir kız, bir erkek olacağını hissettim ve buna inandım. 12. haftada ultrason kontrolünde doktorum ilki kız, bakalım ikincisi ne dediğinde heyecanla bekledim. İkincisi de kız deyince, hadi yaaa demişim. Sonra ikinci erkek dediğinde, çok sevinmiştim. Hamileliğim boyunca hemen hemen hiçbir sıkıntı yaşamadım. İkiz olması sebebiyle, gözümü korkutanları şaşırtacak derecede sorunsuz bir hamilelik geçirdim. Son aylara kadar araç kullandım, salına salına alışveriş merkezlerini tek başıma gezdim, bir gün dahi kusmadım, midem bile bulanmadı desem yeridir. İmkansız olabilecek kadar her şey yolundaydı. Her ultrason kontrolüne güle oynaya gidip, kontrol ardından alışverişe çıkıp, renk-model ayrımı yapmaksızın gönlümce alışveriş yaptım.

4. ayımızda birçok şey almıştık çocuklarımız için. Doktorum her kontrolde her şey yolunda, bunlar çok iyi dediğinde, tamam dedim hayatımın dönüm noktası başlıyor, önümde harika bir hayat var. Üstelik doktorum birçok ikiz anne adayı hastası olduğunu, onların arasında en iyi hastasının ben olduğumu söylüyordu. Mutluluğum tarif edilemez, kendime güvenim tartışılmazdı.

Ta ki 35+4 haftalıkken gittiğim ultrason kontrolüne kadar. O gün yaklaşık 1 hafta sonrası için sezaryen randevusu alacaktık. Doktorum ilk bebeğin kontrolünü yapıp, her zamanki gibi “bu çok iyi” dedi. Bunu duymaya o kadar alışkındım ki, kontrole giderken dahi sezaryen tarihini bayrama denk getirmeyelim diye planlarım vardı. Sıra ikinci bebeğe geldiğinde, “Allah kahretsin deyip bağırdı”, sadece “Ne oldu ?” diyebildim. Bir süre sessiz kalıp, “Bi saniye bi saniye” dedi. Tekrar kontrolünü yapıp, ardından “Bu ölmüş ya” dedi. “Bu ölmüş mü” kuş muydu ölen?, ne kadar kolay bunu söylemek. Ölmüş.

İşte benim hikâyem ondan sonra başladı. Şimdi sizlere “başımdan kaynar sular döküldü”, “dünyam karardı”, “elim ayağım boşaldı” gibi klasik cümleler kurmayacağım. Hiçbir şey söylemeyeceğim, çünkü hepsi manasız kalıyor. Yaşayan anlar da demeyeceğim, yaşayan zaten anlar. Yaşamayana da anlamaz demeyeceğim; yaşamasın Allah’ım kimseye yaşatmasın zaten...

İsyan. İşte bu noktada 16 yaşında annesini ani bir ölümle kaybetmiş, ama öyle olması gerektiğini düşünüp , bir kez dahi isyan etmemiş bu insan, isyan noktasına geldi. Oysa ki işe giderken, her arabaya binişinde tüm dualarını okuyup, kendisini ve çocuklarını koruması için Allah’a dua eden bu insan, inancı tam, her zaman Allah’a sığınan. Hep sorguladım, “Neden”, “Niçin”, “Nasıl olur”, “Olmamalıydı”.

Bir sürü hayalim vardı, şimdi hiçbiri yoktu. Sürekli “Olmamalıydı” diyordum. Hayallerim hep bir kız, bir erkek evlat içindi. Tüm anne adayları gibi, en kusursuz şekilde doğuma hazırlıyordum kendimi, belki de herkesi, yakınlarımı. Sezaryen günü kuaföre gidip, makyaj yapmalarına kadar, en güzel resimlerimiz o gün birlikteyken olacaktı çünkü. Bilmiyor muydum? Biliyordum! Herşey Allah’ın elindeydi. İlk anneliğin verdiği heyecanla ve belki de acemilikle, her şeyin mükemmel olması için uğraşıyordum. Her şey bitmişti. Belki de çok şey yeni başlıyordu.

Sonuçta acil bir hazırlıkla, doktorumun bile endişe içerisinde (sonradan anladığım kadarıyla diğer çocuğumun sağlıklı olup olmadığını bilmeden) gerçekleştirdiği bir ameliyata girdim. 1 saat sonra gözümü açtığımda, yanıma bir bebek getirdiler, her anne adayı gibi epidural sezeryan olamadığım, ağlayarak ameliyata girdiğim için bayıltılmam sebebiyle, hala narkozun etkisindeydim. Narkozun ve şokun etkisiyle “Bunu ne yapayım ben?" dedim Herkes buna çok alınmış, çok kırılmış. Çocuğu istemediğimi, sevmediğimi düşünmüşler.

Bunu düşünürken, benim o an ne düşündüğümü düşündüler mi? Ben de 1 yıldır hep bunu düşünüyorum.
Annelik, insanın içine işlercesine Allah’ın bahşettiği bir sorumluluk duygusu, bir vicdan muhasebesi, bir deli olma durumu. Daha önce yaşamış olmaya, tecrübeye gerek olmadığını düşünüyorum. O kadar üzüntümün içerisinde, daha evvel yapmış olduğum araştırmalardan bildiğim, ilk sütün çocuğa 1 saat içinde verilmesi gerekliliğiydi. Her ne kadar eleştiri konusu olan, ilk tepkimi olumsuz vermiş olsam da, onun bana ihtiyacı olduğunu bilecek kadar bilincim açıktı. Hemşirelerin yardımıyla ilk gayem, bebeğime ilk sütü vermekti.

Hastane günlerimin çok detayı var, 2,5 gün kaldım. Koridora dahi çıkmadım. Hatırlamak bile istemediğim için, ne sizleri yorayım, ne ben hatırlayayım.

Bir sarılık tedavisi gereksinimi oldu 5.gün kontrolünde. O ağlayan, sızlayan ben dimdik durmak zorundaydım. 2 gün boyunca tekrar hastane odasına kapattık eşimle kendimizi. O yaz sıcağında, bebeğimiz kıyafetleri olmadan ışık tedavisi göreceği için üşümemesi için, o havasız odada 2 gün boyunca durduk. Hiç ağlamadım orada, güçlü olmalıydım. Çocuğum için çok endileşendim, bu konuda da çok bilgisiz ve acemiydik, yaşadığımız talihsizlik bizi daha da ürkek yapmıştı. Ancak şükür atlatıp, tedavimiz bitince evimize döndük.

Sonra herkese küstüm. Eşim dahil herkes benim için çok kısa bir zaman sonra, normal hayatlarına devam etmeye ya da eder görünmeye başladılar. Benim için yanıyor, yemek dahi yemek istemiyordum. Her anne gibi ‘hoppala bebeğim hoppala’ yapamıyordum. Yapmalı, herkesi memnun mu etmeliydim?Ağlamayıp “Olsun, olur böyle şeyler” demeliydim belki, ne dersiniz ?

Herkesin eminim içi yanıyordu, herkes üzülüyordu. Ama ondan daha da eminim ve iddia ediyorum ki benim kadar değil. Zaten üzülmesin kimse, neden üzülsünler?

İşte dedim ya “İsyan” diye. Bu isyanım başlarda, inancımın çok kuvvetli olmasına rağmen, Yaradanıma “Neden önce sevindirip, sonra elimden aldı” diyeydi. Sonradan, neden ben bu kadar mutsuzken, bu insanlar gülebiliyor diye değişmeye başladı.

Tam 1 yıl oldu, hala daha kırgınlıklarım geçmiş değil. Detayını yazsam, sayfalar tutar, gerek de yok zaten.

Bir de, dediğim gibi Allah kimseye yaşatmasın ama yaşayanlar aşinadır, o muhteşem teselliler. Her bir kişinin çok iyi niyetli olduğunu biliyorum, bazen vefat olaylarında, ölen kişi çocuk olsun, hayatını doya doya yaşamış 90’larında birisi olsun, söylenecek pek bir söz olmuyor, eli ayağına dolaşıyor insanın.

Özellikle de benim gibi, sorunsuz giden bir hamilelik aniden, böyle bir talihsizlikle sonlanınca, haberi alan herkes elbette ne diyeceğini şaşırmış olabilir. Ancak bu tesellilerden benim için en çok takıntı yaptığım “Olsun sağlıksız bir çocuk olacağına, böyle olması belki de daha hayırlıdır”. “Sağlıksız” derken?. Sağlıksız olduğunu kim söyledi, ben söylemedim onu biliyorum. Hastanede yapılan biyopsi sonuçları da, bebeğimin sağlıklı olduğunu söyledi. Ancak çocuk ölümlerinde, yaklaşık % 25 gibi bir oranda ölüm sebebi bilinemiyormuş, benim sonucumda da bu çıktı zaten.

Bu teselli çok gereksizdi. Bunu neden yazıyorum, Allah esirgesin bir yakınınızın başına gelirse, sizden ricam lütfen bu cümleyi kullanmayın. Yıpratıcı, yaralayıcı, gereksiz yere sorgulayıcı.

Çocuğumun neden vefat ettiğini, bizden neden ayrıldığını bir Allah’ım biliyor, o öyle takdir etti.

1 yıl sonunda bunu söyleyebiliyorum, ilk gün ettiğim yanlış sözlerin affını da diliyorum Allah’ımdan zaten. O zamanlar 1 yaş doğum gününü kutlayamam dediğimin çocuğumun geçtiğimiz haftalarda, tüm yakınlarımızın katılımıyla güle oynaya doğum gününü de kutladık. Herkesin yüzü gülüyordu, benim de. Ama içim yanıyor mu, derseniz. Hala, her dakika, her an. Şimdi çocuğumun keyfini çıkarabiliyorum, ancak ona her baktığımda acaba kızım yaşasaydı, benzerler miydi, o nasıl ağlardı, o nasıl bakardı.

Bu sanıyorum mezara kadar benimle böyle gidecek. Hiçbir acı sonsuz değildir, yaşadım gördüm. Öyle olsaydı, annesine doyamadan kaybetmiş birisi olarak, nasıl yaşardım değil mi?

Yaşanıyor, yaşandı, yaşanacak…

Hikâyem o kadar uzun ki, bana göre tabiî. Başka hikâye dinlediğimde şükredeceğim, iyi hikâyeler duyduğumda hala “Neden” diyebilecek kadar.

Çok şükür Allah’ıma, bana anneliği tattırdı, dahası bu kadar riskli bir ameliyat ardından, sağlıklı sıhhatli sorunsuz bir çocuk bahşetti. Diyeceklerim çok, söyleyip keşke söylemeseydim dediklerim. Söylemeyip içimde biriktirdiklerim. Hepsi beni dolup dolup taşırıyor. Kırgınlıklarımın üzerini kapattım, büyütmemek adına susuyorum. Belki de kapattığımı sanıyorum, içimden hep savaşıyorum.

Şu an bizim de sürpriz bir şekilde öğrendiğimiz, ikinci çocuğuma hamileyim. Henüz 15 haftalık, cinsiyeti yine 12. Haftada erkek olarak göründü. Büyük Allah’ım yine bana bir kız nasip etmedi. Ama öyle korkar oldum ki, bırakın cümleye dökmekten, düşünmekten bile. Yanlış bir şey düşüneceğim diye ödüm kopuyor. O yüzden kısaca “Hayırlısı ne ise öyle olsun” diyorum. Aynen 13 aydır herkesin bana hemen her gün dediği gibi. Allah’ım hepinizin evlatlarını bağışlasın, olmayanlara da hayırlısı ile nasip etsin. Herkesin mutlu ailelerde, mutlu çocuklarıyla yaşamaları dileği ve sevgilerim.

Herşeye rağmen ikiz annesi 






Not: Lütfen doktorunuzu dinleyin. Benim tavsiyelerim sadece benim tecrübelerim ve kişisel araştırmalarımdır. Teşhis ve tedavi niteliği taşımaz ve doktorunuzun tavsiyesinin yerini tutmaz. Sevgiler

Ana Sayfaya Dönün

7 yorum:

  1. İçim sizlaya sizlaya okudum. 16 hafta lik ikiz bebeklerini doktor ihmali nedeniyle kaybeden biri olarak yaşanmış lar birdaha yasandi. Sonrasinda evladım evlatlarim oldu ama gidenin acisi baska.....

    YanıtlaSil
  2. İçim sizlaya sizlaya okudum. 16 hafta lik ikiz bebeklerini doktor ihmali nedeniyle kaybeden biri olarak yaşanmış lar birdaha yasandi. Sonrasinda evladım evlatlarim oldu ama gidenin acisi baska.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah canım ben de öyle kaybettim. Başınız sağolsun. Allah sabır versin Ece

      Sil
  3. 3 sene önce 6 aylık ikizlerini (bir kız bir oğlan) kaybetmiş bir anne olarak ,gözlerim doldu...Allah evlatlarınızı size bağışlasın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başınız sağolsun. Allah sabır versin Ece

      Sil
  4. Benimde bir kızım var. Allahım kimseye böyle bir acı yaşatmasın inş., o kadar üzüldüm ki iş yerinde ağlaya ağlaya okudum...

    YanıtlaSil
  5. YAZIYI OKURKEN BEBEĞİNİ KAYBEDEN ARKDAŞLARIM GEÇTİ GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN,ALLAHIM KİMSEYİ EVLAT ACISIYLA SINAMASIN

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.